Reflections of the İstanbul Hilton Hotel on Mid-century Hotel Buildings in Turkey
The 1950s indicate a period of America’s influence on the world economy and culture with its post-war power. Mobility increased with developing transportation networks and emerging consumer culture, so the number and importance of hotels increased as a result of this socio-political, economic and architectural condition of the period. In the 1950s, American chain hotels emerged, and soon spread overseas, following the dominant aesthetics of the country, a version of the International Style termed as “American Modernism”. The spread of International Style through modern hotels was most prominent in Hilton Hotels. The first modern hotel to arrive in Turkey was the İstanbul Hilton Hotel which influenced other hotel buildings in the 1950s to follow the International Style. The Hilton Hotel was frequently accepted as a model behind the tourism discussions and the initiatives that followed were compared with it, although the spread of its architectural language created a debate in architectural circles. For this reason, the focal point of this study is the hotel buildings designed in the International Style between 1950 and 1960, which possess architectural similarities with the Hilton Hotel. The influence of the Hilton Hotel on other hotel buildings in the 1950s is investigated along with the period’s tourism discussions to have a wider perspective of the Hilton Hotel’s influence on tourism. The hotels selected for the study are ones that carry the aesthetical principles of the Hilton Hotel, and were built or started construction in 1950s; Büyükada Anadolu Club Hotel, Çınar Hotel, Eskişehir Porsuk Hotel, Grand Efes Hotel, and Grand Tarabya Hotel. These examples illustrate the effects of the Hilton Hotel on the development of modern tourism architecture.
İstanbul Hilton Otel’in Türkiye’deki Yüzyıl Ortası Otel Binaları Üzerindeki Etkileri
1950’li yıllar Amerika’nın savaş sonrası elde ettiği güç ile dünya ekonomisini ve kültürünü etkilediği yıllardır. Gelişen tüketim kültürü ve ulaşım ağları ile mobilite artmış, oteller dönemin sosyo-politik, ekonomik ve mimari durumunun bir sonucu olarak çoğalmıştır. 1950’li yıllarda Amerika’da zincir oteller ortaya çıkarak deniz aşırı yayılmış ve mimari olarak Uluslararası Stil’in “Amerikan Modernizmi” olarak tanımlanan bir versiyonunu takip etmiştir. Uluslararası Stil’in modern oteller üzerinden yayılması en belirgin olarak Hilton Oteller ile olmuştur. Türkiye’ye ilk modern otel Hilton Otel ile gelmiş, böylece 1950’li yıllarda Hilton Oteli sonrasında yapılan birçok otel Uluslararası Stil’den etkilenmiştir. Turizm tartışmalarının arkasında Hilton Otel sıkça bir model olarak kabul edilmiş, mimarlıkta ise bu mimari dilin koşulsuz yayılması tartışmalara sebep olmuştur. Bu çalışmanın odak noktası 1950-1960 yılları arasında Uluslarası Stil’de yapılan ve İstanbul Hilton Oteli ile yapısal benzerlikler taşıyan Türkiye’deki otel binalarıdır. Hilton Oteli'nin 1950'lerde diğer otel binaları üzerindeki etkisi tartışılırken dönemin turizm tartışmalarına da yer verilerek Hilton Oteli’nin Türkiye’deki etkisi daha geniş bir perspektifte aktarılmıştır. Çalışma amacıyla seçilen oteller Hilton Oteli ile en büyük yapısal benzerliği taşıyan oteller arasından, 1950’li yıllarda inşa edilmiş ya da inşaatına başlanmış olan Büyükada Anadolu Kulübü Oteli, Çınar Otel, Eskişehir Porsuk Oteli, Büyük Efes Oteli, Büyük Tarabya Oteli ile ele alınmış, bu oteller üzerinden Uluslararası Stil’in ve Hilton Otel’in Türkiye’de modern turizm mimarisi üzerindeki izleri sürülmüştür.
1950’li yıllar Amerika’nın savaş sonrası elde ettiği güç ile dünya ekonomisini ve kültürünü etkilediği yıllardır. Gelişen ulaşım ağları ile mobilite artmış, oteller dönemin sosyo-politik, ekonomik ve mimari durumunun bir sonucu olarak çoğalmıştır. 1950’li yıllar Amerika’da zincir otellerin ortaya çıktığı ve deniz aşırı taşındığı yıllardır. Mimarlık alanında ise Amerika’da dominat estetik 1950’lerde Uluslararası Stil’in Amerikan Modernizmi olarak adlandırılan bir versiyonunu takip eder ve Amerika’da modern zincir oteller bu kodlara uygun şekilde tasarlanmaya başlar. Hilton Oteller zinciri bu dönemin ekonomik, sosyo-politik ve mimari atmosferini yansıtan bir sonuç olarak doğar ve yayıldığı ülkelere Amerikan tarzı bir politikayı, yaşamı ve mimariyi sunarlar. Türkiye’de ise 1950’ler tarihçiler açısıdan birçok kırılmanın yaşandığı yıllar olarak adlandırılır. İlk kez çok partili düzene geçilirken Demokrat Parti rejimi ile Türkiye yüzünü Amerika’ya döner. 1950'ler, Türkiye'nin kapılarını uluslararası bir düzene açtığı yıllardır. Marshall yardımları, Kore Savaşına katılım ve NATO’ya giriş ile yeni bir düzene girilir. Uluslararası alanda varolma çabaları içerisinde turizm büyük önem teşkil etmekte, turizmi desteklemek için yatırımların teşviği devletin en önemli gündemlerinden birini oluşturmaktadır. İstanbul’da modern otellerin bulunmaması, 1950’li yıllarda gazetelerin makalelerine yansıyan genel bir eleştiridir. İstanbul Hilton Oteli’nin açılması Türkiye’de modern turizmin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu önermeden başlayarak, bu çalışma kapsamında İstanbul Hilton Oteli’nin Türkiye’de modern turizm ve turizm mimarlığı açısından olan etkileri paralel olarak tartışılmıştır. Turizm tartışmalarında Hilton Otel bir örnek teşkil ederken, mimari açıdan Hilton Otel’in diğer oteller üzerindeki etkisi, kopya/taklit tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Hilton otelin gridal düzendeki cephe karakterinin ve ondan bağımsız olarak ona “karakter” katmak adına eklenen kabuk strüktürlerin kolaycılıkla ve yaratıcılıktan uzak olarak diğer binalarda tekrar edilmesi Şevki Vanlı tarafından 1958’de “Hiltonculuk” olarak eleştirilmiştir. Aynı tartışmalar yapının yerel mimarı olan Sedad Hakkı Eldem tarafından da gündeme getirilmiş, Hilton Otel yüzyıl ortası Türkiye mimarlığında özgünlük tartışmalarının odağı haline gelmiştir. Bu çalışmanın odak noktası 1950-1960 yılları arasında Uluslararası Stil’de yapılan ve İstanbul Hilton Oteli ile yapısal benzerlikler taşıyan Türkiye’deki otel binalarıdır. Çalışma amacıyla seçilen oteller Hilton Oteli ile en belirgin yapısal benzerliği taşıyan oteller arasından, 1950’li yıllarda inşa edilmiş ya da inşaatına başlanmış olan Büyükada Anadolu Klübü Oteli, Çınar Otel, Eskişehir Porsuk Oteli, Büyük Efes Oteli, Büyük Tarabya Oteli ile ele alınmış, bu oteller üzerinden Uluslararası Stil’in ve Hilton Otel’in Türkiye’de modern turizm mimarisi üzerindeki izleri sürülmüştür. Aynı zamanda daha önce tartışmalara katılmamış olan, sadece haberlerde yer almış ya da proje aşamasında kalmış olup Hilton Otel ile benzerlikler taşıyan diğer projelere de yer verilerek bu etkinin ne derecede yayıldığını göz önüne sermek amaçlanmıştır. Turizm tartışmaları içerisinde Hilton Otel sıkça bir model kabul edilmiş, sonrasındaki girişimler onunla karşılaştırılmıştır. Hilton Oteli daha sonra açılacak modern oteller için önayak olmuş, ona benzer otellerin yapılması turizm dergilerinde teşvik edilmiştir. Mimarlık alanında ise yaşanan en büyük tartışma, Hilton Otel’in gridal cephe düzeni, pilotiler üzerinde yükselen iki cephesi sağır dikdörtgen blok, transparan giriş kotundan oluşan mimari dilinin yayılması ve sonrasında gelen yapıların tartışmasız olarak standartlaşarak ona benzemesinden kaynaklanmaktadır. Hilton Otel'in tasarım kararlarının yarattığı estetik 1950'li yıllarda ilk olarak Şevki Vanlı'nın eleştirisini almıştır. Vanlı, Hilton'un dolaysız kopyasının sadece oteller değil sonraki konut ve hükümet binalarındaki uygulamalarına olan eleştirisini “Hiltonculuk” olarak adlandırmıştır. Vanlı, 1950'li yıllardaki binaların benzerliklerinin altını çizerek, balkonlu olup olmaksızın bu cephe dilinin yayıldığını ve otel odalarındaki modüler yapının bu işi daha uygulanabilir hale getirdiğini belirtmiştir. Bir süre sonra, cephedeki bu dil, rasyonel mimarinin temsili halini almıştır. Vanlı'nın “vasat yerli yapı tipolojisi” olarak nitelendirdiği bu dil, ona göre mimarların yeni bir anlayış aramaksızın yaratıcılıktan uzaklaşarak kolayca bu dili kabul etmelerinden kaynaklanmaktadır. Sonraki yıllarda SOM firması ile beraber otelin yerel danışmanlığını üstlenen Sedad Hakkı Eldem de bu tip binaların Anadolu’da koşulsuz yayılmasına olan eleştirisini dile getirmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre incelenen binaların, Hilton Oteli’ni şekillendiren Uluslararası Stil’de tasarlandığı görülmektedir. Uluslararası Stil’i oluşturan kodlar olan; pilotiler üzerinde yükselen prizmatik blok, gridal cephe düzeni, camlı giriş katı, teras çatı kullanımı gibi unsurlar bu otellerde mevcuttur. Aynı zamanda Amerikan ve teras barlar, restoranlar, yüzme havuzlu geniş peyzajlı alanlar gibi farklı mekansal unsurlar da farklı seviyelerde otellerin programlarında bulunmaktadır. Çalışma kapsamındaki oteller Hilton Otel ile ana prensipleri paylaşmalarına rağmen, aralarındaki farklılıklar belirtilmelidir. Tarabya Oteli, arazi şekli nedeniyle eğrisel bir plastisite kazanmıştır. Anadolu Klübü binası, aynı dilde yerel bir yorumlamanın örneği olup geleneksel Türk evi ile ilgili unsurlar ve yerel alışkanlıklarla şekillenmiştir. Eskişehir Porsuk Otel, V sütunları tarafından taşınan yüksek hacim ile giriş bakımından farklılık göstermektedir. Büyük Efes Otel, hacimler üzerinde yarattığı çeşitlilik ile rasyonel tutumu kırmış aynı zamanda 1960'larda ortaya çıkmaya başlayan açısal formlarla çevreye uyum sağlayarak farklılaşmanın ilk işaretlerini göstermiştir. Sonuç olarak, İstanbul Hilton Otel’in çalışma kapsamındaki otellerin mimari şekillenmesinde büyük etkisi görülmüştür. Bu anlamda yapılan kopya/taklit tartışmalarına karşı Hilton Otel’in yüzyıl ortası Türkiye’sinde bir öğrenme aracı olduğu düşünülmektedir. Bu anlamda yapılacak çıkarım Hilton Otel’in etkisinin Türkiye’de günün koşullarında dünyanın geri kalanına uyma tutkusu olarak görülebileceği yönündedir. Tanyeli, bir kavram olarak taklidin, gelişmekte olan coğrafyalarda olağan bir süreç olarak yaşanarak, orijinalin üretimini teşvik ettiğini ileri sürmektedir. Buradaki sorun, kopya ile orijinal arasındaki sınırların kesin olarak bölünmesidir; bu, özgünlüğün izlenmesini zorlaştırmaktadır, ancak daha yakın bir analiz çalışmanın özgünlüğünü ortaya koymaktadır. Bozdoğan ise “Hiltonculuk” olarak tabir edilen durumun taklitten öte, otel ve apartman gibi tekrara dayanan programlı binalar için rasyonel bir çözüm yolu olduğunu belirtmektedir. Bu sebeple, 1950'lerin mimari üretiminin, Türkiye'nin uluslararası bir yaklaşımı takip eden eğiliminin sonucu olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Uz, mimarlığın önceki bilgileri genişletmeye dayandığını, bu nedenle mimarlıktaki “orijinal” ve “kopya” konusunun anlamsız olduğunu ifade etmektedir. Bu nedenle, son ürünü değil, sonucu oluşturan tüm süreçlere ve kavramlara bakmak gerektiğinin altını çizer. Bu anlamda tartışılan otel binaları, paralel olarak gelişen dünya anlayışının yansımasını gösteren örnekler olarak düşünülmelidir.