Mehmet Akif and National Anthem on the 100th Anniversary of Its Adoption
Obscure Testimonies of a Friendship: Letters From Serif Muhiddin to Mehmet Âkif
Bilen IşıktaşMehmet Âkif’s correspondence with his friends sheds light on many aspects of his life. The letters to be presented in this paper, which are the manifestation of the friendship and devotion between Âkif, who is mentioned among the last great epic writers in Turkish poetry, and Şerif Muhiddin, who is the equivalent of the Western virtuoso concept raised by Turkish music, not only shed light on the history of literature, but also are the living witnesses of the changes and transformations experienced in the difficult processes of the 20th century at the time. Another important point is how the concepts of fidelity and loyalty reflect the personal characteristics of the two great personalities in these unknown letters. These letters from 1925 tell us so many things. First of all, life on the other side of the Atlantic or on the Eastern Mediterranean is by no means easy. Life is made even harder with monetary and spiritual difficulties for Âkif, as well as for Muhiddin, who sought to assert his talent in the world scene. Nevertheless, these two major figures not only talk about their problems in their letters but their expectations and hopes about the future too. It is clear from their correspondence that their friendship and strong bond were resilient even under the direst of circumstances. It’s thanks to these letters that we have first-hand knowledge about the challenges a young artist experienced while trying to build a career in 1920s New York, about patronage networks, the state of artistic institutions, and the workings of the gramophone record industry. The letters of Şerif Muhiddin to Mehmet Âkif are important not only because they contain details about their personal stories, but also because they describe the socioeconomic conditions of their time.
Bir Dostluğun Gölgede Kalan Tanıkları: Şerif Muhiddin’den Mehmet Âkif’e Mektuplar
Bilen IşıktaşMehmet Âkif’in dostlarıyla mektuplaşmaları yaşamının birçok yönüne ışık tutmaktadır. Türk şiirinde son büyük destancılar arasında anılan Âkif ve Türk müziğinin yetiştirdiği Batılı anlamdaki virtüoz kavramının karşılığı olan Şerif Muhiddin arasındaki dostluğun ve bağlılığın tezahürü olan bu çalışmada sunulacak mektuplar yalnızca edebiyat tarihine ışık tutmakla kalmayıp, 20. yüzyılın zorlu süreçlerinde yaşanan değişim ve dönüşümlerin de canlı tanıklarıdır aynı zamanda. Bir başka önemli nokta ise, vefa ve sadakat kavramlarının pek bilinmeyen bu mektuplarda iki büyük şahsiyetin kişisel özelliklerini nasıl yansıttığıdır. 1925 yılına ait bu mektuplar bize birçok şey anlatmaktadır. Her şeyden önce ister Atlantik Okyanusu’nun ötesinde ya da ister Akdeniz’in doğusunda yaşam hiç de kolay değildir. Hem Âkif hem de yeteneğini dünyaya duyurma arayışındaki Muhiddin için maddi ve manevi sıkıntılar yaşamı daha da zorlu kılmaktadır. Bununla birlikte iki büyük şahsiyet mektuplarında birbirlerine yalnızca sıkıntıları değil, geleceğe yönelik beklenti ve umutlarını da aktarmaktadırlar. En olumsuz koşullar altında bile dostlukları ve aralarındaki güçlü bağın direnme gücü verdiği bu mektuplardan anlaşılmaktadır. Bunun yanında genç bir sanatçının 1920’li yılların New York’unda kendi kariyerini inşa etmede yaşadığı güçlükler, himaye ağları, sanat kurumlarının durumu, plak endüstrisinin işleyişi hakkında ilk elden bilgileri yine bu mektuplar sayesinde öğrenebiliyoruz. Muhiddin’in Âkif’e yazdığı mektuplar bireysel hikâyelerine dair ayrıntıların yanı sıra dönemin toplumsal ve ekonomik koşullarını aktarması açısından da önem taşıyor.