Marcel Proust en Turquie
Can We Find the Time Again?
İrem Erdem AtakTime is a complicated concept to define and distance oneself from, even though it contains different sensations, experiences, and mental and spiritual processes that create pleasure and discontent. We live in time by dividing it into past, future, and present. Proust, who is to regain the lost time, continues his search for the past time in the context of the novel technique with various flashbacks. For Proust, who is not only after the past time but also after obtaining eternity, time is the work itself. The novel’s protagonist dives into the memories of the past, consciously or unconsciously; he lives the past in his dreams; he fantasizes about the future in the reality of dreams and thus distances himself from the present moment. While Proust’s novels show an intense sensitivity to what is lost, forgotten, erased, and irretrievable, psychoanalysis is in pursuit of the past, the repressed; it points to the time at work in the psyche in the form of bonds, relationships, events, interpretations, coincidences, overlaps, all concepts and experiences of the psyche. With S. Freud, the absence of temporality observed in dreams was accepted as an indicator of the absence of temporality in the unconscious. In psychoanalysis, the interpretation of a transference is instantaneous and experiential. The psychoanalyst witnesses this functioning and analyzes the effects and forces active in the analyzer about transference and countertransference. In this way, the dream is called the king path to the unconscious, and while dreams are a means of returning to past times, they also symbolize a small break from the world and a revival. The past repeats itself in the present through transference; in psychoanalysis, it becomes “a part of real life,” and intervention in the experience of the past becomes easier. In the psychoanalytic session, an extratemporal dimension comes to the fore, where the future and the past are presented, where desire and memory are distorted. This may be why psychoanalysis exists as a theory that opposes the finitude of time.
Zamanı Tekrardan Bulabi̇li̇r Mi̇yi̇z?
İrem Erdem AtakZaman hem haz veren hem hoşnutsuzluk yaratan farklı duygulanımları, deneyimleri, zihinsel ve ruhsal süreçleri içinde barındırmasına rağmen hem tanımlanması hem de mesafe alınması çok zor bir kavramdır. Geçmiş, gelecek ve şimdi olacak şekilde parçalara ayrıştırılarak zamanın içinde yaşanılmaktadır. Kayıp zamanı tekrar elde edebilme uğraşı içerisinde olan Proust, çeşitli geriye dönüşlerle roman tekniği bağlamında da geçmiş zamanın arayışını sürdürmektedir. Sadece geçmiş zamanın peşinde değil, sonsuzluğu elde etmenin de peşinde olan Proust için zaman eserin kendisi durumundadır. Roman kahramanı da bilinçli ya da bilinçdışı geçmişin anılarına dalar; rüyalarında geçmişi yaşar, düş gerçekliğinde geleceği düşler ve böylelikle yaşanan andan uzaklaşır. Proust’un romanlarında kaybolan, unutulan, silinen ve geri alınamayacak olanlara yoğun bir duyarlılık gözlenirken, psikanaliz de geçmişin, bastırılanın peşindedir; bağlar, ilişkiler, olaylar, yorumlar, tesadüfler, çakışmalar, ruhsallığa dair tüm kavramlar ve deneyimler ruhsallıkta işleyen zamanı işaret etmektedir. S. Freud’la birlikte, rüyalarda gözlemlenen zamansallığın yokluğu, bilinçdışındaki zamansallığın yokluğunun göstergesi olarak kabul edilmiştir. Psikanalizde bir aktarım yorumu, anlık ve deneyimsel bir nitelik taşır. Psikanalist, bu işleyişe tanıklık eder; aktarım ve karşıaktarım ilişkisi içinde analizanda etkin olan duygulanımları, düşünceleri, güçleri analiz eder. Rüya bu yolda bilinçdışına giden kral yolu olarak adlandırılmakta, rüyalar geçmiş zamanlara dönme aracı olurken dünyadan küçük bir kopuş ve yeniden canlanmayı da sembolize etmektedir. Geçmiş, şimdiki zamanda kendisini aktarım ile yineler, psikanalizde “gerçek yaşamın bir parçası” haline gelir ve geçmişe müdahale kolaylaşır Yaşamın sonlanması ise zaman içinde gelişen bilinçli varoluşun, bütünlüğün tükenmesi durumudur. Psikanalitik seansta geleceğin ve geçmişin sunulduğu, arzunun ve hafızanın bozulduğu zamandışı bir boyut ön plana çıkmaktadır. Belki de bu yüzden, psikanaliz zamanın sonluluğuna karşı çıkan bir kuram olarak var olmaktadır.