Marmara Denizi'nin Müsilaj Sorunu
Denizel Müsilajın Gıda Güvencesi ve Gıda Güvenliğine Etkileri Bakımından Değerlendirilmesi
Nuray Erkanİnsanlık tarihi boyunca balıkçılık kaynakları zengin olan coğrafyalarda, büyük ve köklü medeniyetler inşa edilmiştir. Gıda güvencesinin teminatında en önemli kaynak balıkçılık ürünleri olmuştur. Sosyo ekonomik seviyesi yüksek tüm toplumların diyetlerinde her zaman et ve balık gibi besin içeriği bakımından yüksek değerli gıdalar yer almıştır. İnsanoğlunun Dünya’ya olan etkisinin en üst düzeye çıktığı Sanayi Devriminden bugüne kadar ki ve bundan sonraki süreci tanımlayan Antroposen çağın en büyük sorunu insan nüfusu ve tüketim alışkanlıklarındaki ani artıştır. Bu artış gıda yetersizliği ve çevre kirliliği şeklinde iki büyük tehlikeyle insanlığı karşı karşıya bırakmıştır. Dünya nüfusunun yüzyılın ortasına kadar 9 milyardan fazla kişiye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu tahminler gıda ve beslenme güvencesini karşılamada kaynakların yetersiz olduğu gerçeğini de karşımıza çıkarmaktadır. Gıda, insan sağlığı ve gelişiminin ayrılmaz unsurudur. Ancak birçok küresel sağlık riski, ne yediğimiz ve ne kadar yediğimiz ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Yetersiz beslenmenin üçlü yükü (açlık, aşırı kilo/obezite ve gizli açlık “mikro besin öğelerinin eksikliği”) hakkındaki farkındalık tüm dünyada dikkatleri gıda güvencesinin beslenme yönüne çevirmiştir. Hem sürdürülebilir gıda güvencesi sağlamada hem de yetersiz beslenmeyi önlemede etkili olacak tek kaynak balıkçılık kaynakları olarak görülmektedir. Diyetteki proteinin fizyolojik etkileri, tarım, hayvancılık ve balıkçılık sistemlerinden elde edilen gıda üretim potansiyelleri, bu üretimlerin çevresel etkileri, insan ve ekosistem sağlığı son noktada gezegen sağlığı üzerine olan etkileri gibi ana konular sürdürülebilir protein üretiminin nasıl sonuçlanacağı konusunda tartışmaları beraberinde getirmektedir. Sağlıklı ve sürdürülebilir su ürünleri üretimi ile paralel gelişim gösteren en önemli konu gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkelerin güvenli ve sağlıklı su ürünleri üretimine ve denizel kaynaklı gıdalara karşı çok güçlü bir şekilde oluşturduğu bağımlılıktır. Bir yandan antropolojik etkilerin baskın gücü kendini göstermektedir ve bölgesel çevre felaketleri buna bağlı bölgesel gıda güvencesizliği tehditini ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte yoğun çevre kirliliği gıda güvenliği bakımından mevcut tehlikeleri risk boyutuna taşımaktadır ve halk sağlığı tehdit altına girmektedir. Bu tehditlerden denizel kaynaklı gıdalarda nasibini almaktadır. Mevcut stokların üçte birinden fazlası sürdürülebilir şekilde avlanmamaktadır. Habitat bozulması, artan sıcaklık ve karbondioksit seviyeleri ile ilişkili iklim değişikliği, okyanus asitlenmesi, alg patlamaları, kimyasal ve mikrobiyolojik kirliliğe maruz kalma bir çok etken ile yerel ve küresel zorluklar denizel kaynaklı gıdaların güvenliğini ve sürdürülebilirliliğini önemli ölçüde etkilemektedir. Denizel müsilaj Marmara Denizi’nde ilk kez 2007 yılında görülmüştür ve 2021 yılında geniş çaplı ender görülen bir çevre felaketi olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye’nin en verimli ikinci denizinde sürdürülebilir gıda güvencesini ve gıda güvenliğini olumsuz yönde etkilemiştir. Uzun yıllardır önlem alınmaksızın yoğun bir kirliliğe maruz kalan Marmara Denizi; iyi yönetilemeyen balıkçılık politikalarının da etkisiyle, bu çevre felaketiyle karşı karşıya kalmıştır. Dünya’da bu yoğunlukta ender görülen denizel müsilaj vakası; Marmara Denizi özelinde yerel balıkçılık kaynaklarımıza olan egemenlik hakkımız, denizel kaynaklardan gelen gıda güvencemiz, tüketici üzerindeki etkisi, halk sağlığı ve gıda güvenliği sorunlarını tartışmaya açmıştır. Kitabın bu bölümünde bu konular detaylı olarak ele alınmıştır.