The Idea of Republic and Philosophy
The Concept of the Modern State, the Idea of Republic and the Turkish Modernization
Funda GünsoyThe current article aims to focus on the Ottoman-Turkish modernization which manifests the transition from a multi-national political and cultural structure to a modern nation-state model, based on Turkish ethnicity. The problem will be investigated here in a holistic way, from the perspective which views the modern state as the “ideology of profane power” (idéologie de la puissance profane) and “the sacral transforming agent”. The transition to the model of modern nation-state can originally be regarded the political and social manifestation of the wave of modernization in the West, which reached the intellectual-bureaucrats, poets and writers of the Tanzimat period, as well as the military-civil bureaucrats of the Constitutional Monarchy and the founders of the Turkish Republic, exemplifying itself on both institutional and cultural levels. In other words, the Republican period of Turkish Modernization should be perceived as one of the phases of the secularization process of the Ottoman Empire, which has already started, at the structural level, during the Tanzimat period due to the modernization of the Empire’s educational institutions modeled on those in Europe, especially in France, leading to the gradual decline of traditional ulema educational order, reforms of the legal system based on modern Western traditions and values, etc. The second aim of the article is to approach the problem of the establishment of the Turkish Republic within the framework of the question of legitimacy as understood in relation to the modern idea of the state. Under conditions of a gradual disappearance of the possibility of belonging to a larger social whole based on the sense of the sacred conceived in religious terms, Republicanism which identifies the human with the citizen and freedom with participation in public affairs and common interest, becomes one of the forces of homogenization of culture in the name of a unitary nation. This article attempts to show that the functioning of the Republican phase of Turkish modernization, perceived by some circles as “Jacobin”, should be evaluated in reference to the very idea of the nation being itself “Janus” – rooted in citizenship with its “principles and aspirations, but inevitably ethnic in concrete forms”. In other words, the Republican modernization can be analyzed by a reference to the tension arising from the Republican idea of the nation which presupposes both a democracy based on homogeneity (the exclusion of heterogeneity) and a universality that surpasses ethnic or cultural limitations. Finally, this article aims to emphasize the importance of expanding the scope of the inclusive logic of Democratic Republic at the level of the nation-state and investigating the possibilities of its openness to universal/cosmopolitan values such as human rights, equality, freedom of belief, etc., within a national (hence a particular) regime. As it is argued in the article, the idea of Democratic Republic can be realized when we succeed in diversifying our narratives about the founding moment, not in the name of polarization and revanchist motivations, but with an aim to increase the number of parties/participants of a democratic politics.
Modern Devlet Kavramı, Cumhuriyet Fikri ve Türk Modernleşmesi
Funda GünsoyBu yazı, çok-uluslupolitik ve kültürel bir yapıdan özünde Türk etnisitesine dayalı ulusal modern bir devlet modeline geçişi ifade edenOsmanlı-Türk modernleşmesine “dindışı güç ideolojisi” ve “kutsalı dönüştüren fail” olarak modern devlet konsepsiyonu ışığında bütüncül bir tarzda odaklanmayı amaçlıyor. Ulusal modern bir devlet modeline geçiş, ilkin, Tanzimat’ın aydın-bürokratları, şair ve yazarlarından Meşrutiyet’in asker-sivil bürokratlarına ve Cumhuriyet’in kurucu kadrolarına ulaşan ve hem kurumsal hem kültürel düzlemde kendini duyuran Batıdaki modernleşme dalgasının politik ve sosyal tezahürü olarak anlaşılabilir. Bir başka ifadeyle, Türk Modernleşmesinin Cumhuriyet dönemi Tanzimat devrinden bu yana eğitim kurumlarının Avrupa ve özellikle Fransa model alınarak modernleştirilmesi, geleneksel ulema eğitiminin giderek gözden düşmesi, modern batılı yasaların hayata girmesi vb gibi sebeplerle zaten kurumsal düzlemde başlamış bulunan Osmanlı sekülerleşme sürecinin evrelerinden biridir. İkinci olarak, bu yazı Cumhuriyet’in tesisini modern devlet ile birlikte ortaya çıkan meşruiyet sorunu çerçevesinde ele almayı amaçlamaktadır. Öyle ki, dine referanslarla kutsal duygusunun mümkün kıldığı daha geniş bir sosyal bütüne ait olma imkânının giderek ortadan kalktığı şartlar altında, insanı yurttaşla, özgürlüğü kamu işlerine ve ortak çıkara katılımla özdeşleştiren cumhuriyetçi anlayış kültürün üniter bir ulus etrafında homojenleştirilmesini mümkün kılmanın yollarından biri olmuştur. Bu yazının perspektifinden Türk modernleşmesinin Cumhuriyetçi evresinin Jakoben olarak görülen uygulamaları ise, bizatihi ulus fikrinin “ilkesi ve özlemleriyle yurttaşlığı temel alan, somut biçimleriyle ise kaçınılmaz olarak etnik olan bir “Janus” olması ile ilişkili olarak değerlendirilmektedir. Başka bir ifadeyle, sözkonusu dönem Cumhuriyetçi ulus fikrinin hem türdeşlik esasına (heterojenliğin dışlanmasına) dayalı bir demokrasiyi hem de etnik ya da kültürel sınırlamaları aşan bir evrenselliği varsaymasından doğan gerilime referansla açıklanabilir.Son olarak, bu yazı,Demokratik bir Cumhuriyetiniçleyici (inclusive) mantığının kapsamını ulus-devlet sathında genişletmenin ve ulusal (dolayısıyla tikel) bir rejim içinde insan hakları, eşitlik,inanç özgürlüğü vb gibi tümel/kozmopolitan bir boyuta açık olmanınimkânlarını soruşturmanın önemini vurgulamayı amaçlıyor. Başka bir ifadeyle, bu yazı hem geçmişdeneyimimizi hem de gelecek vizyonumuzu “yurttaşlık”, “kamusal alan”, “özgürlük”, “eşitlik” gibi Cumhuriyet fikrine içkin evrensel değerler çerçevesinde değerlendirmeyi öneriyor. Bu yazının perspektifinden, Demokratik bir Cumhuriyetkurucu an’a dair anlatılarımızı içleyerek çoğullaştırmak ama bunurövanşist bir motivasyonla değil, demokratik bir politikanın taraflarının/katılımcılarının sayısını arttırmak için yaptığımızda mümkün olabilir.