Contributions of Art in Public Space to the Riverside Urbanity: Amasya Examplar
Emel BirerAmasya is a multilayered city with the Yeşilırmak river flowing through and historical Yalıboyu houses on the riverbank in the city center. This area has been the object of attempts to transform it into a tourist attraction. The Yalıboyu Promenade, which was built by filling the area between the Yalıboyu houses and the Mağdenüs Bridge and the Taş Bridge in the south of Yeşilırmak, started to become a public space on which art began to take place after the 2000s. How the art performed in the riverside area affects the urban design is the departure point of this study. The research question is whether the public artwork along the riverbank promenade contributes to the urban image. The aim is to investigate the artwork on the bank and discuss their relationships to the city. The methodology consists of one phase is about the urban reading method of Lynch, the positions of the artwork as focal points have been discussed. Findings show that in the existence of a historical texture, art fails to have the aspired effect. What fits better the future projection is to implement aesthetic public art to revive new urban areas designed in the public areas of the city for the different focal points.
Kamusal Alanda Sanatın Nehir Kıyısı Kentsel Tasarıma Etkileri: Amasya Örneği
Emel BirerAmasya, içinden Yeşilırmak’ın geçtiği, nehir kıyısına tarihî Yalıboyu evlerinin konumlandığı çok katmanlı bir şehirdir. Zaman içerisinde nehir kıyısına çeşitli müdahaleler yapılarak alanın turistik bir çekim noktası olması sağlanmaya çalışılmıştır. Yalıboyu evleri ve Yeşilırmak’ın güneyinde Mağdenüs Köprüsü ile Taş Köprü arasında kalan alanın doldurulması ile yapılan Yalıboyu Promenatı, 2000’li yıllardan sonra üzerinde sanatın da yer aldığı kamusal bir mekân olmaya başlamıştır. Sanatın nehir kıyısı kentsel tasarımları nasıl etkilediği ise bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı Amasya’da nehir kıyısındaki kamusal alanda bulunan sanat eserlerini incelemek ve bulundukları tarihî alanda kentle olan ilişkilerini araştırmaktır. Çalışmada Lynch’in kentsel mekân okuma tekniği olan odak noktasındaki işaretlerini temsil eden sanat eserlerinin kent içindeki yerleri tartışılmıştır. Bulgular, insanların nehir kıyısında gezerken karşılarında tarihî bir doku varsa kamusal alanda sanatın beklenen etkiyi gösteremediğini ortaya koymaktadır. Kamusal alanda sanatın ısmarlama işler olmaktan öte, yer ile uyumlu ve vurgulu olması ve kenti canlandıracak şekilde tasarlanacak yeni kamusal alanlarda yapılarak farklı odak noktaları oluşturması ise gelecek öngörüsüdür.
Genelde kamusal alanda sanat, kentteki etkisini zaman içerisinde göstermeye başlar. Çok az ilgili meslek grubu kamusal alanda sanatın doğrudan veya dolaylı etkilerini araştırmak gibi bir amaç gütmektedir. Kamusal alanlarda sanatın üretilmesi ve kabul görmesi kentlilerin kişisel beğenileriyle ortaya çıkmaktadır. Üstelik pek çok araştırmacının değindiği gibi, ortaya çıkan bu olumlu etkiler yeni olaylarla desteklenmediği sürece sürdürülebilir olamayacak durumdadır. Ayrıca bu durumun sonucu olarak sanatın toplumsal kimlik oluştururken aynılaşma ve markalaşmayla beraber yerel kimliklerin kaybolması veya tasarımlarda istenen etkinin yaratılamaması gibi risklerinin de ortaya çıktığı tartışılmaktadır. Bu noktada sanatın temel unsuru, kentte varlığını sürdürdüğü kamusal mekândır. Sanat, kent mekânında odak noktası ve kentsel imaj oluştururken mekân hissini de güçlendirmektedir. Kamusal alanda sanat, tahmin edilen tüm etkilerinin yanında, yapılı çevreye belirgin bir biçimde yer belirleme, işaret olma değeri de katmaktadır.
Nehir kıyısı çağlar boyunca ekonomik ve fiziksel faaliyetler için bir alan sağlamış, insanların yaşam kaynağı ve barınma yeri olmuştur. Böylece bu alanlardaki kentsel gelişmeler sürekli artmış ve nehir kıyıları her zaman nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu alanlara dönüşmüştür. Amasya, içinden Yeşilırmak’ın geçtiği, merkezde nehir kıyısında tarihî Yalıboyu evlerinin olduğu çok katmanlı bir şehirdir. Amasya, dağlarında anıt mezarların ve nehir kıyısında sarayların bulunduğu ayrıca etrafının yüksek duvarlarla çevrili olduğu tarihî bir yerleşime sahiptir. Kent, Roma İ mparatorluğu zamanında da zenginliğini ve önemini korumuş fakat gerek yüzyılın yaşam koşulları gerekse topoğrafik özellikler nedeniyle eski yerleşim sınırları içinde kalmaya devam etmiştir. 1928 yılında ilk hâlihazır haritası hazırlanan kent için 1966, 1971, 1981 ve 1987 tarihlerinde de imar planı çalışmaları gerçekleştirilmiş ancak imar planlarında 5-6 kata izin verilmesi, nehir kıyısında yüksek yapıların oluşmasına sebep olmuştur. Bu durum zaman içerisinde tarihî kent peyzajına büyük ölçüde zarar vermiştir. Amasya nehir kıyısına çeşitli zamanlarda mekânsal müdahaleler yapılmaya devam edilmiş, alanın bir turistik çekim noktası olması sağlanmaya çalışılmıştır.
Amasya’da 1970 yılından sonra başlatılan kentsel koruma çalışmalarıyla beraber kentlilerin bir araya gelmesini sağlayan kamusal alanlar tasarlanmaya başlanmıştır. Bu gelişmelere örnek olabilecek en belirgin kamusal alan, Yalıboyu evleri ve arkasındaki tarihî dokunun manzara oluşturduğu Yeşilırmak’ın güney yakasında bulunan Mağdenüs Köprüsü ile Taş Köprü arasında kalan alanın doldurulması ile yapılan Yalıboyu Promenatıdır. Yüzyıllar boyunca farklı amaçlara hizmet etmiş olan Yeşilırmak Nehri kıyısı, 2000’li yıllardan sonra çok amaçlı kamusal kullanımlar için projeler üretilen ve giderek sanatın da yer almaya başladığı bir mekân olmaya başlamıştır.
Bu çalışmanın amacı Amasya’da nehir kıyısında yapılan kamusal sanat eserlerini incelemek ve bulundukları yerlerde kente olan estetik katkılarını tespit edebilmektir. Tarihî Yalıboyu dokusunun kendisi sanat eseri olan bir manzarada belediye tarafından kamusal alana yaptırılan sanat eserlerinin fark edilebilir bir kimlik ve içerik oluşturup oluşturmadığı ve bulunduğu yerlerin kent imajına bir katkıda bulunup bulunmadığı çalışmanın araştırma sorularıdır. Kamusal alanda sanatın yeri kentsel mekân ise sanatın kent mekânında estetik değer, odak noktası ve kentsel imaj etkileri yaratması beklenmektedir. Çünkü sanat nesnelerinin olduğu gibi kentlerin de birer kimlikleri vardır. Kentin merkezî alanlarında var olan heykel, saat kulesi, anıt vb. ögeler, o bölgede yaşayan kentliler için mekânı tanımlayan ve uzaklık-yakınlık belirlemede kentsel hafızada yer tutan işaret ögeleridir. Lynch’in kent kuramında bulunan işaret ögeleri, kentlilerin birbirleri ile en sık karşılaştığı alanlardır. Bu alanlar kimi zaman bir meydana kimi zaman ise kentte yer alan heykel, çeşme gibi kent donatılarına denk gelmektedir. Bu bağlamda çalışmada yöntem olarak Lynch’in kentsel mekân okuma tekniği olan odak noktasındaki işaretlerini temsil eden sanat eserlerinin kent içindeki yerleri tartışılmıştır. Bulguların amacı, insanların nehir kıyısında gezerken karşılarında tarihî bir doku varsa sanatın beklenen etkisini gösteremediğini ortaya koymaktır. Kamusal alanda sanatın ısmarlama işler olmaktan öte yer ile uyumlu, vurgulu olması ve kentin diğer kamusal alanlarını canlandıracak şekilde tasarlanarak yeni odak noktaları oluşturması ise gelecek öngörüsüdür. Tarihî nehir kıyısı yerleşmelerde yerel kimliği açığa çıkaracak tasarımlar geliştirilebilmesi için kıyının topoğrafyası ve kent kültüründen kaynaklanan kimlik özelliklerini ortaya koyan bilimsel araştırmalar yapılmalı; nehir kıyısı kimlik yapısı ile örtüşen bir tasarım birlikteliği için kıyı tasarım rehberleri hazırlanmalıdır. Bu rehberler tarihî kentlerde nehir kıyısına yapılacak sanat çalışmalarının sadece kent tarihini anlatan, bilgi içerikli nesnelerin, heykellerin, panoların yanı sıra, çağdaş, yeni ve var olan dokuyu bütünleştirecek eserlere de ilham kaynağı olmalıdır. Ayrıca kamusal sanatın bir parçası olabilecek kent mobilyaları da kentin değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek, sürdürülebilir ve konforlu yapılara dönüştürülerek kent imajına olan katkıları sorgulanmalıdır. Kamusal alanda sanat, kentlileri nehir kıyısına bağlama gücüne sahiptir. Kamusal alana ait güçlü bir sanat, çevresini geliştirir, enerji verir ve tanımlar, kentte aidiyet duygusunu oluşturur. Kamusal sanatın kamu yararına olan bir şey olarak görülmesi için kamu yetkililerinin bu eserlerin kentsel alanın yenilenmesinde ve desteklenmesinde önemli bir rol üstlenmesi gerekir. Böylece onları “Kamusal Sanat” olarak meşrulaştırabilmek için gerekli koşullar yaratılabilir. Kamusal Sanat Rehberleri nehir kıyısındaki kentlerde olmalı ve sanatın kentsel mekânla ilişkisini hem kentsel altyapının hem de doğal çevrenin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlamalıdır. Kamusal alanda sanatın rolü, projeyi çevreleyen tasarım, işlevsel ve sosyal konular için önemli bir husus olarak yeni projeler kapsamında açıkça ifade edilmelidir.