Early Byzantine Jewelry from Rough Cilicia”Diocaesarea Treasure”
Ümit Aydınoğlu, Çilem UygunDiocaesarea in Rough Cilicia is in the Uzuncaburç neighborhood, approximately 25 km north of the Silifke district of Mersin. The ancient city stands out with its well-preserved Hellenistic, Roman and Late Antique archaeological remains. During the excavations carried out in the tower, the jewelry group, which we will evaluate within the scope of the article, was found. In the group there are 1 pair of earrings, 4 bracelets, 4 necklaces, 6 necklace pendants, 1 necklace clasp ornament, and 1 necklace piece/appliqué in the form of a four-leaf clover. In this article, this jewelry group will be examined both by analogy and on the basis of the finds found with it. The jewelry was dated to the end of the 6th century AD and the beginning of the 7th century AD, both by analogy and by the Heraclius coins recovered. The fact that the Heraclius coin was found in the tower along with the valuable jewellery produced by Constantinople confirms that Diocaesarea was also under Byzantine rule during this period.
Dağlık Kilikia’dan Erken Bizans Dönemi Takıları “Diocaesarea Hazinesi”
Ümit Aydınoğlu, Çilem UygunDağlık Kilikia kentlerinden biri olan Diocaesarea bugün Mersin ili, Silifke ilçesinin yaklaşık 25 km kuzeyindeki Uzuncaburç Mahallesi içerisinde yer almaktadır. Antik kent, iyi korunmuş arkeolojik kalıntılarıyla öne çıkmakta ve Helenistik, Roma ve Geç Antik Dönem eserlerini barındırmaktadır. Antik kentteki iyi korunmuş Kule’de gerçekleştirilen kazılarda makale kapsamında değerlendirilen takı grubu ele geçmiştir. Tespit edilen grup içerisinde 1 çift küpe, 4 adet bilezik, 4 adet kolye, 6 adet kolye sarkacı, 1 adet kolye kopça süsü, 1 adet dört yapraklı yonca formunda kolye parçası/aplik yer almaktadır. Bu çalışmada bu takı grubu gerek analoji ile gerekse beraberinde ele geçen Herakleios sikkeleri doğrultusunda ele alınarak incelenmiş ve tarihleme önerilerinde bulunulmuştur. Sikkelerin Kule’de Konstantinopolis üretimi değerli takılarla birlikte ele geçmesi ve bunların MS 6. yüzyıl sonu ile 7. yüzyıl başlarına tarihlendirilmesi Diocaesarea’nın da bu süreçte Bizans hâkimiyeti altında olduğunu doğrulamaktadır.
Dağlık Kilikia kentlerinden biri olan Diocaesarea, Helenistik Dönem’de bir Rahip Krallık Hanedanlığı tarafından yönetilen ve Olba olarak adlandırılan bölgenin idari ve dinî merkezi rolünü üstlenmiştir. Helenistik Dönem’de Zeus Olbios Kutsal Alanı, buradaki Tapınak Devlet’in merkezidir. Bu dönemde rahip-krallar, geniş bir bölgeyi bir tapınak-devlet olarak yönetmişlerdir. Erken İ mparatorluk Dönemi’nde hanedanların egemenliği sona ermiş, Zeus Olbios Kutsal Alanı’nın etrafında gelişen kent, Roma I ̇ mparatorluk Dönemi’nde anıtsal karakterine kavuşmuştur.
Zeus Olbios Kutsal Alanı’nın yaklaşık 400 metre kuzeydoğusunda Kule yer almaktadır. Kulenin rahip hanedanıyla bağlantısı, giriş cephesindeki Tarkyaris’in oğlu Teukros adlı bir rahibin adını taşıyan bir yazıttan açıkça görülmektedir. Dikdörtgen planlı yapı 12.50 x 15.70 m ölçülerinde ve 5 katlı inşa edilmiştir. 2021 yılında yapının içinde kazılar gerçekleştirilmiştir. Oda 4’te yüksekliği 4 metreyi bulan dolgu içerisinde makale kapsamında değerlendirilen takı grubu ele geçmiştir. Odanın KD köşesinde bir arada tespit edilen grup içerisinde 1 çift küpe, 4 adet bilezik, 4 adet kolye, 6 adet kolye sarkacı, 1 adet kolye kopça süsü, 1 adet dört yapraklı yonca formunda kolye parçası/aplik yer almaktadır. Kolye sarkaçlarından 2 tanesi haç biçimli, 2 tanesi ise kapsül formlu, 1 tanesi quartz taşlı, 1 tanesi bikonik formlu olup iç kısmındaki taşı düşmüştür. Bir arada düzensiz biçimde ele geçen takılar olasılıkla organik bir materyalden yapılmış kese vb. bir muhafaza içerisine konulmuştur. Kentin varlıklı ailelerinden birine ait olan takılar, Mersin/Zephyron hazinesi ile Soli/Pompeipolis Sütunlu Cadde kazılarında ele geçen takılardan sonra Kilikia Bölgesi’nin Erken Bizans Dönemi takı koleksiyonunun üçüncüsüdür. Soli/Pompeipolis ve Diocaesarea takıları kazı buluntuları olmalarıyla Mersin/Zephyron takılarından ayrılmaktadır.
Kule takı grubu içerisinde boru biçimli 4 bilezik yer almaktadır. Bileziklerin ayırt edici özelliği birleşim yerinin bikonik formda sonlanmasıdır. Bileziklerden sonra sayısal açıdan en yoğun grubu yarı değerli taşlarla kombine edilen boyun takıları oluşturur. Grupta 4 adet kolye ve kolye dizininden kopmuş 6 adet kolye sarkacı ve bir adet kopça süsü ile 2 adet de kolye parçası bulunmaktadır. Kolyeler, metal zincirlere ametist ve cam boncukların eklenmesiyle dizayn edilmiştir. Yuvarlak, silindirik ve su damlası formunda biçimlendirilen cam ve yarı değerli taş boncukların arasına metal boncuklar da eklenmiştir. Sarkaçlarda haç en çok tercih edilen motiftir. Yatay kapsüller, konik boncuklar ve dairesel ya da oval kesilmiş yarı değerli taşlar diğer sarkaç formlarıdır. Buluntu grubu içerisindeki delik işi tekniğiyle yapılan hilal formlu bir çift küpe sağlam olarak ele geçmiştir ve küpe gövdesinde krater etrafında iki tavus kuşu işlenmiştir. Gövdenin bitimine eklenen beş adet altın kürecikle tasarım sonlanmaktadır.
Kule’de ele geçen takılar MS 7. yüzyıla tarihlendirilen Mersin/Zephyron Hazinesi, Dumbarton Oaks, Metropolitan ve Kıbrıs Müzesi koleksiyonlarında yer alan modellere ek olarak Lesbos Adası kazı buluntularıyla benzerdir. Tasarım birlikteliği gösteren takılardan yalnızca Lesbos adasında ele geçen grup MS 7. yüzyıl tarihlendirmesini destekleyen buluntularla birlikte ele geçmiştir. Bizans takıları açısından oldukça zengin olan Dumbarton Oaks koleksiyonundaki eserler ise analoji yöntemiyle bu tarihe verilmiştir. Diocaesarea örneklerinin koleksiyonda tekil takıların yanı sıra grup olarak tanıtılan takılarla da benzer oluşu günümüzdeki “takı seti” tanımlamasına karşılık gelen satış tekniğini akla getirmektedir.
Kule’de ele geçen takıların üretim yerlerini belirlemek imparator mührü taşıyan liturjik objelere kıyasla daha zordur. Tarihlemede takının model, teknik ve bezeme kompozisyonunu dikkate alarak çıkarım yapılmalıdır. Mersin Hazinesi başta olmak üzere Dumbortan Oaks ve Kıbrıs Müzesi koleksiyonlarındaki benzer örneklerin Konstantinopolis atölyesiyle ilişkilendirilmesi Diocaesarea takılarının da burada üretildiğini düşündürmektedir. Epigrafik verilerle de varlığı bilinen yerel metal ustalarının ürettiği eserlere kıyasla başkent modasını ve tekniğini yansıtan bu eserlerde daha nitelikli işçiliğin izlenmesi de bu görüşü desteklemektedir. Takılar gerek analoji gerekse beraberinde ele geçen Herakleios sikkeleri doğrultusunda MS 6. yüzyıl sonu ile 7. yüzyıl başlarına tarihlendirilmiştir. Gümüş/bakır alaşımının yapılan takılar delik işi (opus interrasile), kazıma ve kakma teknikleriyle süslenmiş ve altınla kaplanmıştır. Delik işi tekniği büyük madalyon sarkaçlı kolye ile boncuklu kolyelerin kilit süslemeleri ile hilal formlu küpe çiftinde uygulanmıştır. Palmet, yaprak ve çiçeklerden oluşan bitkisel süslemeler geometrik ve çizgisel motiflerle kompoze edilmiştir. Madalyon ve küpede Hristiyan inancında cennetle ilişkilendirilen refrigerium sahnelerinde sıklıkla karşımıza çıkan krater ya da hayat ağacı etrafında antitethik kuşlar şablonu görülmektedir. Takıların gerek zengin betimleme kompozisyonu gerekse kaliteli işçiliği Konstantinopolis atölyelerinde üretildiklerini düşündürmektedir.
Kilikia bölgesinde, MS 3. yüzyılın ikinci yarısından sonra Sasaniler, Palmyralılar, Gotlar ve İsauralıların isyanları görülmüştür. Bizans İmparatorluğu sürecinde de bölgeye saldırılar devam etmiştir. 7. yüzyılın başında Sasaniler, Tarsus’u ele geçirmiş ve akabinde İmparator Herakleios, Kilikia’yı tekrar kontrol altına almıştır. Son dönem kazılarında elde edilen veriler yaklaşık olarak MS 7. yüzyıl ortalarında yaşanan bir tahribe ait kanıtlar sunmaktadır. Bu durum bölgede görülen Arap akınlarıyla bağlantılı olmalıdır. MS 7. yüzyılın ilk yıllarındaki Sasani ve aynı yüzyılın ortalarına doğru yaşanan Arap akınlarının Kilikia Bölgesi’nin kentlerinde oluşturduğu hasar izlenebilmektedir. Bölge kentlerinden Elaiussa Sebaste’de MS 7. yüzyılın 2. yarısından sonraya tarihlenebilecek arkeolojik malzemenin olmaması ve bölgeye Arap akınlarının yapıldığının bilinmesi sebebiyle kentin tahliye edildiği düşünülmektedir. Benzer bir süreç Diocaesarea’da da görülmüştür. Bugüne kadar, arkeolojik malzemenin olmaması sebebiyle kentin fethedildiği veya terk edildiği ileri sürülmüştür. Kule’de tespit edilen arkeolojik buluntular ise bu süreçteki bir fethin kanıtlarını sunmaktadır. Kule’deki tahribat ve yangının bu süreçle ilişkili olduğu buluntularla kanıtlanmaktadır. Bunlar arasında Kule’nin son kullanım zamanına ait 10 sikkenin Seleukeia Isauriae darphanesi basımı Herakleios sikkesi olması, MS 7. yüzyılın ilk yarısında yaşanan tahribatın bir kanıtı olmasının yanı sıra Kule’de tespit edilen ve yukarıda değerlendirilen takılar için de bir tarihleme kriteridir. Kulede Herakleios sikkesinin Konstantinopolis üretimi değerli takılarla birlikte ele geçmesi Diocaesarea’nın da bu süreçte Bizans hâkimiyeti altında olduğunu doğrulamaktadır. Takı grubunun buluntu yeri ve buluntu grubundan Diocaesarea’nın en varlıklı ailesinin kentin en güvenli yapısını yaşam alanı olarak tercih ettiği sonucunu çıkarmak mümkündür.