Hallâc ve Yunus
Mustafa KaraKitap ve sayfa kelimelerini mukaddes kitaplarla birlikte duymaya başlayan insanoğlu, o gün bugündür söz konusu kitaplardan aldığı ilhamla ürettiği çok farklı yadigârlarla haşir neşir olmaktadır. Yazının/kağıdın icadıyla birlikte bu dünyadaki macerasını türlü şekillerde anlatmaya devam eden ademoğlunun zamanla yazdığı metinlerle ilgili bir ayrım da nazım ve nesir şeklinde olmuştur.
Her millet gidebildiği kadar eskilere giderek kendi dili ile –farklı harflerle de olsa- yazılan metinleri günışığına çıkarmak ve diğer milletlere karşı övünmek için büyük bir gayret sarf etmektedir. Mesela bu sene (2021) Türkler, UNESCO şemsiyesi altında Tonyukuk Abidesi’nin dikilişinin 1300. yılını kutlamaktadır. Yukarıda işaret edilen bu kitap ve belgelerin bir kısmı ‘Dünya Klasikleri’ denen seriyi meydana getirmektedir.
Kültür ve medeniyet tarihimizin olmazsa olmaz unsurlarından bazıları Anadolu topraklarında kaleme alınmıştır. Yunus Emre’nin Dîvân’ı da bunlardan biridir. Tasavvuf âleminde birkaç tane Yunus olsa da bir tanesinin yedi yüz yıl önce yaşadığı kesindir. Dolayısıyla bu eseri bütün mısraları ile dikkatlice okumak söz konusu coğrafyadaki tarihimizi, kültürümüzü doğru anlamanın ön şartlarından biridir. Bu eserden gereği gibi istifade edebilmek için atıfta bulunduğu kişi ve terimler hakkında doğru bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Farklı peygamberlerin isimlerini ihtiva eden beyitlerin vermek istediği mesajı bütün boyutlarıyla kavrayabilmek için belli seviyede dinler tarihine atıfta bulunan sûfîlerin metinlerine ve tasavvuf tarihi bilgisine ihtiyaç vardır.