Hekimbaşı ve Hattât Kâtipzâde Mehmet Refî' Hayatı ve Eserleri

DOI :10.26650/AB/AA8.2022.135   
AuthorAhmet Süheyl Ünver

Türk Tıp Tarihinde yaşadıkları devrin ehemmiyetine göre ve ihtiyacı nisbetinde yetişmiş hekimlerimiz vardır. Bunlar her ne kadar müsbet keşiflerde bulunarak milletlerarası bir şöhrete malik olmamışlar ise de yine aralarında tanınmağa lâyık olacaklarımız bulunacaktır. Bu bizim ölçümüzce kıymetli âlimlerimizin bizde bile tanınmaması biraz da bizim ihmalimizdendir. Garbın tanınmış birçok büyük adamları vardır. Bunlar içinde müsbet ilim çerçevesi dahilinde teferrüdeden büyük dâhiler olduğu gibi bunların sâyesinde geçinen, yalnız mensub oldukları milletlerin neşriyatiyle milletler arası tanınan tâli ehemmiyette zevat da ekseriyeti teşkil eder. Sırf Science ile meşgul olanlardan maada bunlardan herhangi birisine intisab ile o yolda çalışan zevat da her millet ve memlekette sürü ile sayılabilecek kadar çoktur. Lâkin bizim de kendi çapımızda ve tanıtılmağa lâyık ilim, fen ve sariat adamlarımiz da az değildir. Onlardan biri de hekimbaşı olan tabib Kâtibzâde Mehmet Refî’ efendidir.
Kâtibzâde bize yâdigâr olarak bıraktığı ufak beş risalesinden her ne kadar Tıb ilmine bir yenilik katmamış ise de yine bu suretle bu yolda ve tecrübî tedavide çalışmış bir fen adamımızdır. On buçuk sene süren ser etibbayi hassalığı zamanında selefleri yolundan yürüyerek memleketimizin sıhhi işleriyle meşgul olduğu gibi tıbbî umuri ile de ilgilenmiş, hekimleri icabında imtahan etmiş, bir arkadaşı olan Tokatlı hekim Mustafa efendi’yi İbni Sina Kanununu tercümeye teşvik etmiş ve zamanının ölçüsünde bir şeyler yapmıştır.
Her ne kadar kendisi tıbbî şark klâsiklerinden istifade etmiş ise de garbın usullerine ve onların tedavideki yeniliklerine bigâne kalmamış ve belki bilvasıta iktibaslarda bulunmuştur. Maamafih garpta da her yeniliği kolay kabul eden veya etmeyen XVIII inci asır hekimlerinden aldıkları ile bizde maruf olan eski formüller arasında da büyük farklar az nazara çarpmaktadır. Biz öyle zannediyoruz ki İstanbula gelen garplı hekimlerle bilvasıta temaslarda bulunduğu arkadaşı tabib Vasim Abbas Efendiyle pek yakın ahbaplığı dolayısıyla de imkânlar tahtındadır. Zira bu zat şark ve garbın eski ve yeni tıb bilgilerini karşılaştıran bir eser telif etmekle meşhurdur. Tıbbimiz XIX inci asırda tamamen garba dönerse de XVIII inci asırda bu zevatın gayretleriyle garba temayül ve garp klâsiklerinden ve bilgilerinden istifade bir hayli ilerlemiştir.
Kâtipzade Refî’ Efendinin Türk yazı san’atı tarihinde belli ve meşhur bir tarafı vardır ki o da henüz Tıb Tarihi kitaplarımızda malûm değildir. O da İranda icat olunan ta’liki Osmanlı Türk’ü zevk ve üslûbuna zamanında sokarak hâlâ devam eden bir Türk formu neren bir zattır. Tıpkı Itrî Türk musikisinde nasıl bir inkılâp yapmış ise Kâtipzade de Türk ta’lik yazısında hâlâ aynen devam eden bir inkılâp vücuda getirmiştir. Yani yazıda Türk görüş ve ince zevkini bu vâdide ebedileştirmiştir. Ta’lik yazıda biz kendisini bir müceddit saymakta haklıyız ve bunu da zamanının Türk hekimliği mümessili bir hekim başının yapması dikkate değer.

SubjectsHistory & Philosophy of Science

INFORMATION


E-ISBN978-605-07-1243-8
PublisherIstanbul University Press
Publish Date15.06.1950
Cover (PDF)
Full Text (PDF)

SUBSCRIBE




SHARE




Istanbul University Press aims to contribute to the dissemination of ever growing scientific knowledge through publication of high quality scientific journals and books in accordance with the international publishing standards and ethics. Istanbul University Press follows an open access, non-commercial, scholarly publishing.