Follow-Up and Community Care of the Child With a Chronic Disease
Follow-up and Community Care of the Preterm Infant
Beril Yaşa, Leyla BilginInfants born before 37 weeks of gestational age are defined as “preterm infants.” The survival rates of preterm infants have increased in parallel with the recent improvements in perinatal–neonatal care. However, long-term chronic sequelae also increased with improved survival rates. The most common long-term sequelae are neurodevelopmental problems, bronchopulmonary dysplasia, retinopathy of prematurity, osteopenia of prematurity, anemia of prematurity, and feeding problems following gastrointestinal surgery. Cognitive and motor impairment, visual and hearing loss, behavioral and psychological problems, delayed growth, and dental deformations are other associated long-term problems. Preterm infants require multidisciplinary follow-up. Gestationally corrected age should be used while neurological and somatic developmental assessment. Vaccination should be scheduled according to the chronological age and should be completed after discharge. Preterm infants should be closely followed up to school age. The follow-up frequency is monthly, quarterly, and annually until six months, two years, and five years of age, respectively. Physiotherapy should be scheduled for infants with high-grade germinal matrix hemorrhage–intraventricular hemorrhage as early as 34 weeks of gestation and continued after discharge. The risk of sudden infant death syndrome also increased in preterm infants. Parents should be trained about resuscitation and the step-by-step process to be performed in an emergency situation. In conclusion, preterm infants are special and need to be followed-up closely. A multidisciplinary follow-up is essential for optimal neurological and somatic development.
Preterm Çocuğun İzlemi̇ ve Toplumda Bakımı
Beril Yaşa, Leyla BilginGebelik yaşı 37. hafta öncesinde doğan bebekler “preterm bebekler”dir. Son yıllarda perinatal-neonatal bakım alanındaki yenilikler neticesinde daha küçük gebelik haftasında doğan preterm bebeklerin sağkalımları artmış ve bu durum bebeklerin taburculuk sonrası kronik hastalıklarını da beraberinde getirmiştir. Sık karşılaşılan geç dönem sekeller nörogelişimsel sorunlar, bronkopulmoner displazi, prematüre retinopatisi, prematüre osteopenisi, prematüre anemisi ve bağırsak cerrahisi sonrası gelişen beslenme sorunlarıdır. Preterm bebeklerde taburculuk sonrası bilişsel ve motor fonksiyonlarda gerilik, görme ve işitme bozuklukları, davranışsal ve psikolojik sorunlar, büyüme-gelişmenin gecikmesi, dental deformasyonlar da gelişebilir. Bu nedenle taburculuktan sonra da multidisipliner izleme gereksinim duyulur. Preterm bebeklerin nörolojik ve somatik gelişimleri değerlendirilirken 40 haftaya göre düzeltilmiş yaş göz önünde bulundurulmalıdır. Bağışıklama ise kronolojik yaşa uygun olarak gerçekleştirilmeli, taburculuk sonrasında da uygun aşı takviminin devamlılığı sağlanmalıdır. Preterm doğan bebekler en az okul çağına kadar yakın izlenmelidir. İzlem sıklığı ilk 6 ay ayda bir, sonrasında 2 yaşına kadar 3 ayda bir ve 5 yaşına kadar senelik olmalıdır. İleri evre germinal matriks kanaması-intraventriküler kanama geçiren preterm bebeklere 34. gebelik haftasına ulaştıktan sonra erken dönemde fizyoterapi başlanmalı ve taburculuk sonrasında da fizyoterapi desteğine devam edilmelidir. Preterm doğan bebekler ani bebek ölümü gelişme ihtimali daha yüksek bebeklerdir. Bu nedenle taburculuk öncesinde ailelere canlandırma eğitimi verilmeli, acil durumda yapılması gerekenler öğretilmelidir. Sonuç olarak preterm bebekler özel ve yakın izleme ihtiyaç duyan özel bir grubu oluştururlar. Okul öncesi yaşa kadar yakın multidisipliner izlem, çocukların optimal büyüme ve gelişmesi açısından çok önemlidir.