Tradition of Knowledge in the Mamluk Period (13th-14th Centuries)
Hanafi Usūl Literature in Mamluk Period
Hasan Tuncay BaşoğluMamluk Hanafi scholars wrote around eighty usūl works in a period comprising two and a half centuries. This literature has shown a remarkable amount of diversity, while most of them, written as glossaries, concentrated around certain mukhtasar books. Generally speaking, main tendencies in Hanafi usūl writing in the late classical period of Islam, like continuation of Mā warāʾ al-nahr tradition and adjustment to the method of later mutakallimūn, i.e., al-Rāzī and al-Āmidī, can also be detected in the writings of Mamluk Hanafis. Besides, issues brought by and tendencies special to Mamluk scholarly environment were partly reflected in Hanafi usūl thought of this period. However, this reflection was not so visible in every usūl work. Excepting al-Kāfiyajī’s risālas, we could say that independent works on qawāʿid, adab al-fatwā, and idjtihād and taqlīd developed later in Hanafis unlike other madhhabs. Prominent Hanafi scholars of 7th/13th and 8th/14th centuries consist of those coming from other regions, especially central Asia and Anatolia. These scholars studied overwhelmingly on al-Hidāya in furūʿ al-fiqh, and on Usūl al-Bazdawī, al-Manār of al-Nasafī which is depended on al-Bazdawī, and al-Mughnī of al-Khabbāzī which is in turn depended on usūl works of al-Sarakhsī and al-Bazdawī. In these two centuries, glossaries on Usūl al-Bazdawī, written by al-Sighnākī and his successors, and on al-Mughnī constitute the backbone of Hanafi usūl writing. Other than these main works, there are studies comparing Hanafi and Shāfiʿī usūl views as in Jāmiʿ al-Usūl of Rukn al-Dīn al-Samarqandī or building directly on the works of Fakhr al-Dīn al-Rāzī and Ibn al-Hādjib or al-Subkī. On the other hand, al-Tahrīr of Ibn al-Humām and works of his disciples took the stage in the 9th/15th century. Ibn al-Humām followed the example of Iraqi Hanafi scholar Ibn al-Sāʿātī and built on him in his synthesis of Hanafi and mutakallimūn views in his al-Tahrīr which can be seen as the peak of Mamluk Hanafi usūl writing. Although Mamluk Hanafis have known the works of Sadr al-Sharīʿa al-Thānī and al-Taftāzānī, no such a tradition of sharhhāshiya on their writings came out in the Mamluk environment as it did in Ottoman scholarly environment. The root of this, it may be said that, Mamluk and Ottoman scholarly environments followed two different intellectual/ scholarly tradition. This is why we do not see a sharh-hāshiya tradition on al-Īdjī’s Sharh al-Mukhtasar in the Mamluk environment, neither among Hanafis nor among other scholars.
Memlükler Dönemi Hanefî Usul Literatürü
Hasan Tuncay BaşoğluMemlükler dönemi Hanefîleri seksen civarında usul eseri yazmışlardır. Bu usul yazımının temel hususiyetlerinden biri belirli eserler etrafında odaklanmasının yanı sıra hatırı sayılır bir çeşitlilik de göstermesidir. Bir bütün olarak müteahhirûn dönemi Hanefî usul yazımındaki ana eğilimler -Maveraünnehir geleneğini sürdürme ve mütekellimûn yöntemine intibak çabaları- Memlük Hanefîleri için de geçerlidir. Bunun yanı sıra Memlük ilim ortamının getirdiği tartışmalar da kısmen Hanefî usul çalışmalarına yansımıştır, ancak -Kâfiyeci’nin eserleri istisna edilirse- diğer mezheplerin aksine kavâid, fetva âdâbı, ictihad-taklid literatürünün Hanefîlerde daha geç bir dönemde geliştiği söylenebilir. 7./13. ve 8./14. yüzyıllar boyunca Memlük Hanefîlerinin önde gelenleri, ağırlıklı olarak başka bölgelerden -özellikle Orta Asya’dan ve Anadolu’dan- gelerek Memlük topraklarına yerleşen âlimlerden oluşmaktadır. Bu âlimler füruda ağırlıklı olarak Hidâye, usulde ise Pezdevî’nin usulü ile 7./13. yüzyılda telif edilen muhtasarlar üzerine çalışmışlardır. Bu dönemde Habbâzî’nin Muğnî’si üzerine yazılan şerhler ile Siğnâkî ve haleflerinin Pezdevî usulüne şerhleri Hanefî usul yazımının belkemiğini oluşturur. 9./15. yüzyılda ise İbnü’l-Hümâm ve öğrencilerinin eserleri, usul çalışmalarının zirvesini teşkil eder. 9./15. yüzyıl Memlük Hanefîleri her ne kadar Sadrüşşerîa ve Teftâzânî’nin eser ve görüşlerine vâkıf olsalar da söz konusu coğrafyada Osmanlılardaki gibi bu eserler etrafında bir şerh-hâşiye geleneği oluşmamıştır. Benzer bir durum Îcî’nin Şerhu’l-Muhtasar’ı için de geçerlidir. Öte yandan Memlük Hanefîleri arasında İbnü’s-Sââtî’nin açtığı yoldan giderek Hanefî ve Şâfiî usul görüşlerini karşılaştırmalı olarak işleyenler olduğu gibi, doğrudan Fahreddin er-Râzî veya İbnü’l-Hâcib’in eserleri üzerine çalışma yapan âlimler de söz konusudur.