Studies on Mawlawiyah, Mawlana and Sheikh Ghalib
Mawlawis in Keçecizâde Izzet Molla’s Writings
Özlem DüzlüThe Mawlawiyah order, which for centuries continued its existence in Ottoman lands , educated many artists within its system. A significant section of this group of artists consists of poets. One of the many poets who was educated in the dervish order and who produced works in the field of classical Turkish poetry is Keçecizâde Izzet Molla. In his poetic works, Izzet Molla, who descended from a Mawlawi family, reflected his love in various ways for Jalal al-Dîn Muhammed Rûmî and Mawlawiyah, the greatest example of this being his divan titled Bahâr-ı Efkâr. In addition to adding a couplet related to Rûmî and Mawlawiyah to the end of each ode he wrote, the poet also recorded some developments in Mawlawi neighborhoods in his historical writings including construction and repair works which took place in Mawlawi lodges. In addition to writing many poems about Rûmî, the elderly Mawlawi, and Mawlawiyah, the poet also wrote a poem on the members of the order. The poem in question, which consists of 18 couplets, can generally be considered a eulogy to Mawlawiyah and Rûmî. This poem deals with the characteristics of Mawlawis such as istiğna (reluctance) and fakr (poverty), as well as their nature, clothes, and skills in love and wisdom. It is also important in terms of pointing to some criticisms about the order. In this article, an attempt will be made to explain these issues written by a poet from within the order itself and mentioned in his poem as a reflection of his feelings and observations.
Keçecizâde İzzet Molla’nın Kaleminden Mevleviler
Özlem DüzlüOsmanlı coğrafyasında varlığını yüzyıllarca sürdüren Mevlevilik, bünyesinde çok sayıda sanatkâr yetiştirmiştir. Bu sanatçı grubunun önemli bir kısmını ise şairler oluşturur. Tarikat içerisinden yetişerek klasik Türk şiiri sahasında eser vermiş olan hatırı sayılır miktarda şairden biri de Keçecizâde İzzet Molla’dır. Aileden Mevlevi olan İzzet Molla Mevlana’ya ve Mevleviliğe olan sevgisini manzum eserlerinin pek çoğuna da değişen ölçülerde yansıtmıştır. Bu sevginin en çok yansıdığı eseri ise Bahâr-ı Efkâr adlı divanıdır. Divanda yer alan hemen her gazelinin sonuna Mevlana ya da Mevlevilikle ilgili bir beyit ekleyen şair Mevlevi muhitlerindeki bazı gelişmeler ile Mevlevi mekânlarında gerçekleştirilen yapım onarım faaliyetlerini yazdığı tarihlerle kayıt altına almıştır. Bunların dışında Mevlana, Mevlevi büyükleri ve Mevlevilikle ilgili pek çok manzume de kaleme alan şair tarikat mensuplarını konu alan bir manzumeye de yer vermiştir. On sekiz beyit olmasıyla da dikkat çeken bahse konu manzume genel itibarıyla Mevleviliğin ve Mevlana’nın övgüsü olarak kabul edilebilir. Mevlevilerin istiğnâ, fakr gibi özellikleri; tabiatlarına dair bazı hususlar, kıyafetleri, aşk ve akıl konularındaki kabiliyetleriyle söz konusu edildiği manzume tarikata yönelik bazı eleştirilere işaret etmesi bakımından da dikkat çekicidir. Yazımızda tarikat içinden bir şairin hisleri ve gözlemlerinin bir yansıması olarak şiirine aktardığı bu hususların izahına çalışılacaktır.