Milletlerarası Ahlak

DOI :10.26650/AB/SS26.2022.054   
AuthorN. Politis
TranslatorAhmet Reşit Turnagil

Bir insan camiasında, mevzu hukuk kaideleri, hükümetin mevcud olmamasından veya dahâmeye uğramasından naşi tesirsiz kalınca yahud keyfi olunca, adâlet duygusu, ki insanların kalblerini hiç bir vakit terk etmez, selâmete çıkma hakkındaki ümidlerini eski Yunanlıların yazılı olmayan kanunlar dedikleri âli ve daimi hükümlere bağlamak için onları daha yükseğe bakmağa sevk eder.
Antigone, kardeşi Polynice’i vefatında defnetmekten memnu olduğu halde bu yasağı saymayarak ona bir medfen temin etmiş olduğu için kendisini diri diri gömülmeğe mahkûm etmek isteyen Creon’un şu menfur hareketi,- keyfî, müstebidce muamelesi, karşısında son melceini o kanunlarda aradı.
Bu günkü günde, milletlerarası (1) kanuniyet (2) i son enkazına varıncaya kadar batıracak gibi görünen pek korkunç fırtına içinde de kat’î olarak barbarlığa dönmesi melhuz olan mütemeddin beşeriyetin bundan sonsonunda kaçıp kurtulmağa muvaffak olacağı ümidiyle zihni yine o kanunlara çekilip gidiyor.
Yazılı olmayan kanunlar insanların bütün münasebetlerini idare ederler; o münasebetlerin mahiyetlerinin ve içinde husule geldikleri muhitin siasinin, vüs’atinin bu hususda hükmü yokdur, yani bu münasebetlerin hâsıl ve cari oldukları muhit ister aile, belde, vatan, ister milletlerarası cemaat olsun, yazdı olmayan kanunların hükmü altında bulunmak itibariyle müsavidirler.
Zira hiçbir insan cemiyeti muhkem, metin ahlâkî temellere dayanmadıkça beka bulamaz; meydanda olmayan, görünür bir halde bulunmayan kökler ağaca nisbetle ne iseler bu temeller de mevzu hukuka nisbetle öyledir. Kökler var oldukça hiç bir şey zıyaa uğramaz, çünkü ağaç kurursa yahut kesilirse yerine bir diğeri peyda olur, sürer.
Her şeyini kaybeden bir adamın, eğer canim kurtarmağa muvaffak olmuşsa, âtiden ümidini kesmesine mahal olmadığı gibi, hey’eti içtimaiye de, kanunlarının manzumesi, sistemi ihlâl yahud terk edilmiş olduğu halde, eğer ahlâk kanunlarına imanını muhafaza etmişse, tekrar kalkmağa, yenileşmeğe ve belki iyileşmeğe bile muktedir olacağı şüphesizdir.
Bununla beraber, bu kanunların fiil ve tesirleri pek aşikâr olmadığından, bazan ameli kıymetlerinden, hattâ mevcudiyetlerinden bile, şüphe edilir. Bu şüphelenme bilhassa milletlerarası cemaate bakışda vâkidir, şöyle ki, bu camia, aile efradından teşekkül eden cemiyete kıyas olundukda, ahvâlin hakikatine vâkıf olmayan, malûmat ve istihbaratları yanlış olan kimseler ahlâk kanunlarından müstağni olabilirler, onlara muhtaç olmayabilirler, gibi görünür.
Bu görüşde büyük bir tehlike vardır; zira eğer milletlerarası cemaat ahlâk kanunlarının hükümlerine, nüfuz ve sultalarına artık inanmayacak olursa, tabiisinin çaresi olmayacak bir suretle anarşiye düşmeğe mahkûm olur.
Bu tehlikeden korkulur, hususile ki harbin uzaması zihinlerdeki teşevvüşü, karmakarışıklığı arttırmakdan hâli değildir.
Bu tehlikeyi önlemek ve mümkünse, izâle etmek için, gözleri hâlâ berrak gören, na zarları el’ân hakikate nüfuz etme, künhe varma, kudretine mâlik bulunan kimselerin inandıkları, hakikatleri yorulmaksızın, fütur getirmeksizin, ilân ederek, keyfiyetden başkalarını haberdar etmeğe gayret eylemeleri lâzımdır. Bu suretle hareket o kimseler için mübrim bir vazifedir.
Bu vazifenin idrâkidir ki beni bu kitabı yazmağa sevk etti. Evvelâ neşrinde tereddüd ettim. Zihnimi bir şüphe istilâ etmişdi.
Bu şüphe, yayılacak fikirlerin kiymetlerine asla teallûk etmiyordu. O hususda kanaatim çokdan hâsıl olmuş, tekarrür etmiş idi. Zamanımızdaki vukuatın müşahesiyle bu kanaat yeniden kuvvet ve metanet kesbetmiş, pekişmiş idi.
Tereddüdüm, kendimi, umumiyet üzere meçhul veya mühpıel hakikatlerin zilyedi, vâkıfı, arifi gibi gösterip fazla iddiacılıkla itham edilmek korkusundan ileri geliyordu.
Fakat, keyfiyeti teemmül edince, şüphe zâil oldu: bana öyle geldi ki istihsalini tasmim ettiğim maksad ne kadar iddiacılık ve mağrurluk ile şâibeli görünürse görünsün, takib olunabilir, çünkü ifası matlub bir vazifeye müteallik şuurdan, idrâkden mülhem ve anılan hakikatlerin yüksek kiymetleri hakkındaki derin kanaatle müeyyed idi.
Bu kitabda, hayatin hakikatlerini ayniyle istihraca, çıkarıp mey-dana koymağa, ve, fikrimce, şu ânde insanların, gaflet yüzünden veçheyi, istikameti, değiştirip, tutmuş oldukları karanlık, dolambaç, ötesinde berisinde mühlik yarlar mevcud, yola biraz ışık salabilecek basit, vazih, açık, dâim, müstemir bazı fikirleri anlatmağa teşebbüs ettim.

SubjectsLaw

INFORMATION


E-ISBN978-605-07-0899-8
PublisherIstanbul University Press
Publish Date10.06.1945
Cover (PDF)
Full Text (PDF)

SUBSCRIBE




SHARE




Istanbul University Press aims to contribute to the dissemination of ever growing scientific knowledge through publication of high quality scientific journals and books in accordance with the international publishing standards and ethics. Istanbul University Press follows an open access, non-commercial, scholarly publishing.