Geography and Cartography in the Ottoman Empire
From Myth to Reality: Historical and Geographical Depiction of İstanbul in Early Modern Ottoman Narratives
Cumhur BekarThis study aims to show how Ottoman intellectuals and historians portrayed İstanbul from before its conquest until the first half of the 18th century. A variety of (sometimes competing) narratives on the history and geography of İstanbul emerged since the Ottoman conquest of Constantinople in 1453. Although these narratives, which were mostly dominated by legendary elements, lost their importance over time, they became an important reference point for the historical geography of İstanbul. However, with the expansion of the empire’s borders and the establishment of an imperial ideology in the sixteenth century, many works focusing on İstanbul also emerged. Unlike the previous century, these works were now based on loose translations of classical Islamic geographical works and the authors’ own observations. This expanding literature took on a different dimension with the increase in cultural and intellectual interaction with the European world from the seventeenth century onwards. On the one hand, the increase in translations from European sources, and on the other hand, the authors’ desire to turn to different sources and use them together, enriched the narratives on Istanbul. Drawing on a wide range of Ottoman history and geography works, such as the anonymous Tevârîh-i Âl-i Osmân, Latifi’s Evsâf-ı İstanbul, from Mustafa b. Ali al-Muwakkit’s I’lâmü’l-ibâd, and Hasan Esiri’s Mi’yârü’d-Düvel ve Misbârü’l-Milel, this study will show how the narratives on the historical geography of İstanbul changed in parallel with the ideological and cultural changes the empire underwent.
Efsaneden Gerçeğe: Erken Modern Dönem Osmanlı Anlatılarında İstanbul’un Tarihi ve Coğrafi Tasviri
Cumhur BekarBu çalışma İstanbul’un fethinden önce başlayarak 18.yüzyılın ilk yarısına kadar geçen dönemde Osmanlı entelektüel ve tarihçilerinin İstanbul’u nasıl tasvir ettiğini göstermeyi amaçlamaktadır Özellikle İstanbul’un fethinden itibaren, İstanbul’un tarihi ve coğrafyası üzerine birbirinden farklı açılardan bakan ve hatta birbirleriyle rekabet halinde olan anlatılar ortaya çıkmıştı. Daha çok efsanevi ögelerin hakim olduğu bu anlatılar zaman içerisinde önemini kaybetmiş olsa da İstanbul’un tarihi coğrafyası için önemli bir referans noktası olmuştu. Bununla birlikte, 16.yüzyılda imparatorluğun sınırlarının genişlemesi ve cihanşümul ideolojinin yerleşmesi ile İstanbul’u merkeze alan çalışmalar da ortaya çıkmıştı. Bir önceki yüzyıldan farklı olarak, bu çalışmalar klasik İslam coğrafya eserlerinin serbest çevirisi ile yazarların kendi gözlemlerine dayanıyordu. Bu genişleyen literatür, 17.yüzyıldan itibaren Avrupa ile kültürel ve entelektüel etkileşimin artmasıyla beraber daha farklı bir boyut kazanmıştı. Bir yandan Avrupa kaynaklardan çevirilerin artması, diğer yandan yazarların farklı kaynaklara yönelme ve bunları bir arada kullanma isteği İstanbul üzerine olan anlatıları zenginleştirmişti. Anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân’lardan Latifi’nin Evsâf-ı İstanbul’una, Mustafa b. Ali el-Muvakkit’in İ‘lâmü’l-ibâd’ından Hasan Esiri’nin Mi‘yârü’d-Düvel ve Misbârü’l-Milel isimli eserine kadar geniş bir Osmanlı tarih ve coğrafya eserlerine dayanan bu çalışma ile İstanbul’un tarihi coğrafyası üzerine anlatılarının imparatorluğun geçirdiği ideolojik ve kültürel değişimlere paralel nasıl değiştiği gösterilecektir.