Türkiye Arkeolojisi ve İstanbul Üniversitesi (1932 - 1999)

DOI :10.26650/APB/SS2.2023.199   
AuthorOktay Belli

Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyeti yaşatacak olan çağdaş bilim kurumlarının da temellerini atmaya bağlamıştır. Bu amaçla 1924 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı Türkiyat Enstitüsünü, 1931 yılında da Türk Tarih Kurumu’nu kurmuştur. Bunlardan da önemlisi, 1863 yılında kurulan Darülfünun, 1933 yılında gerçekleştirilen çok önemli bir reformla İstanbul Üniversitesine dönüştürülmüştür. Bu tarih aynı zamanda Türk Arkeolojisi için de büyük bir önem taşır. Çünkü, bundan sonra Türkiye Arkeolojisinde gerçek anlamda yapılanma yönünden önemli adımlar atılmaya başlanmıştır: 1934 yılındır İstanbul Üniversitesine bağlı olarak kurulan Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün müdürlüğüne Almanya’dan gelen Prof. Dr Helmuth Theodor Bossert atanır, Arkeoloji Enstitüsü, Edebiyat Fakültesinde Arkeoloji biliminin çeşitli bölümlerini yapılandırmaya, oluşturmaya başlar. Sümer-Eti Filolojisinin başına Prof. Dr. H. Th. Bossert getirilir. Klasik Arkeoloji Bölümü'nün başına da, yakın gelecekte Türk Arkeolojisinin gerçek duayeni olan Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel atanır. Atatürk’ün direktifleriyle Avrupa’ya gönderilen genç öğrenciler, geleceğin bilim adamlan olarak dönmeye başlarken, Almanya’da Nazi rejiminden kaçan bilim adamlarına da, Üniversitemiz kucak açmıştır. İlgili ihtisas bölümlerinin kurulmasıyla birlikte, Trakya ve Anadolu'da bilimsel anlamda arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları başlamıştır.
Türkiye Arkeolojisi ve İstanbul Üniversitesi adlı bu çalışma, Edebiyat Fakültesi’ne bağlı Prehistorya, Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri (Protohistorya), Klasik Arkeoloji, Klasik Filoloji (Eskiçağ Dilleri), Sanal Tarihi ve Eskiçağ Tarihi Bölümü, Kürsüsü/Anabilim Dalı’na bağlı öğretim üyeleri tarafından 1932-1999 yılları arasında yapılan arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarının yalnızca bir bölümünü kapsamaktadır. Bazı hocalarımızın vefat ederek aramızdan ayrılmaları veya emekli olmaları nedeniyle yapılan kazı ve yüzey araştırmalarıyla ilgili makalelerin ancak yansına yakın bir kısmı toplanabilmiştir.
67 yıl boyunca büyük bir özveriyle gerçekleştirilen çalışmalar, Trakya ve Anadolu’nun en eski çağlarından (Osmanlı Devleti’nin sonuna değin uzanan çeşitli kültürleri ve uygarlıkları kapsamaktadır.
Daha çağdaş bir kazı yapılabilmesi için, hemen her şeyden önce uygun depolar, çizim odaları, fotoğrafhane, laboratuvar, konferans salonu, mutfak, yemek salonu, yatak ve dinlenme odalarının yer aldığı modem arkeoloji araştırma merkezlerinin yapılması gerekliydi. Bu amaçla Antalya Bölgesi’nde sürdürülen arkeolojik çalışmalar için 1954 yılında Antalya’da; Doğu Anadolu Bölgesi için 1967 yılında Van’da; Trakya yapılan çalışmalar için de 1973 pimdi Edirne’de modern Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi binaları ve ek tesisler yapılmıştır. Her Arkeoloji Araştırma Merkezi için ayrı ayrı yönetmelik hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Samsun-Bafra'da ve Diyarbakır-Çayönü’nde kazı evleri kurulmuştur. Adı geçen Araştırma Merkezleri, kısa bir süre sonra bölgedeki tarihi ve doğal sit alanlarının saptanmasına ve korunmasına yönelik geniş kapsamlı projelerin gerçekleşmesine büyük katkılar sağlamıştır. Bunların yanı sıra modern ve çağdaş arkeoloji enstitülerini aratmayacak donanıma sahip Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezinin olanakları sayesinde, güneyde Irak-Suriye sımandan kuzeyde Kafkasya’ya, doğuda İran sınırından batıda Fırat Irmağı’na değin uzanan dağlık bölge, adeta karış karış denilebilecek nitelikte çok sistemli olarak araştırılmıştır. Terörün en şiddetli olduğu dönemlerde bile, Doğu Anadolu Bölgesi’nde sürdürülen arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları en küçük bir kesintiye uğramadan büyük bir başarıyla devam etmiştir. Öyle ki çalışmalar sınırlarımızın ötesine taşmış ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti topraklan da tıpkı Doğu Anadolu Bölgesi gibi sistemli bir şekilde araştırılmıştır.
1984 yılından ben Ege Üniversitesi ve Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü ile birlikte ortaklaşa yapılan ”Uluslararası Anadolu Demir Çağlan Sempozyumunun üçüncüsü, 1991 yılında Van’da bulunan Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezinde gerçekleştirilmiştir. Türkiye'de diğer üniversitelerin benzer nitelikte Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezlerini hala kuramadıklarını göz önüne alacak olursak, İstanbul Üniversitesinin arkeoloji ve tarih bilimine ne denli önem verdiği açıkça belli olur.
Asya ile Avrupa arasında yer alan Anadolu’nun bilinmeyen uygarlık tarihini aydınlatmak ve bunu Türkiye ve Dünya'ya duyurmak için yapılan kazı ve yüzey araştırmaları, batıda Trakya’dan doğuda İran sınırına, güneyde Antalya-Adana ve Diyarbakır’dan kuzeyde Samsun'a değin uzanan çok geniş coğrafi bölgeleri kapsamıştır. Öğretim üyelerimizin yürüttükleri arkeolojik çalışmalar, modern ve çağdaş yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Coğrafya, Antropoloji, Etnografya, Metalürji. Paleoantoloji, Zooloji. Botanik ve diğer uygulamalı bilim dallarıyla eşgüdüm içinde yapılan çalışmalar gerek Avrupa gerekse Dünya'nın çeşitli ülkelerinde kabul görerek saygınlık kazanmıştır. Örneğin Türkiye’de ilk Arkeometri Ünitesi 1970’li yıllarda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin ilgili ¿iğretim üyeleri tarafından oluşturulmuştur.
Türkiye'de ilk kez 4 yıllık eğitim veren Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü, Edebiyat Fakültesi’nde kurularak, yapılandırılmıştır. Bölüm öğretim üyeleri ve öğrencilerinin çeşitli kazılarda her türlü taşınabilir kültür varlığını kurtarma, koruma ve konservasyonu için yaptığı özverili çalışmalar, hem diğer üniversitelere, hem de müzelerimize örnek olmuştur. Bunların yanı sıra, kazılar sırasında ortaya çıkarılan taşınmaz kültür varlıklarının gelecek kuşaklara çok daha sağlam bir şekilde bırakabilmek için yapılan onarım ve restorasyon çalışmalarına da, İstanbul Üniversitesi öncülük etmiştir. Kazı alanlarını her türlü yıkımdan korumak ve gelecek kuşaklara daha sağlam ve sağlıklı bir şekilde bırakabilmek amacıyla, birçok yerde geniş kapsamlı Tarihi Milli Park Projeleri hazırlanarak kabul ettirilmiştir. Nitekim Türkiye'nin ilk Tarihi Milli Parkını oluşturan Karatepe Aslantaş ören yeri. 1960’lı yıllarda çok başarılı bir şekilde Açık Hava Müzesi olarak düzenlenerek, ziyarete açılmıştır. Bunu 1983 yılında "Van Kalesi ve Eski Van Şehri Tarihi Milli Park Projesi”, 1988 yılında "Van Gevaş-Hişet Kalesi. Tarihi Türk Mezarlıkları ve Çevresi Koruma Geliştirme Projesi”. 1989 yılında "Çayönü Açık Hava Müzesi Projesi", 1992 yılında "Anzaf Kaleleri Açık Hava Müzesi Projesi”, 1993 yılında "Yumuktepe Arkeoloji Parkı Projesi”. 1997 yılında” Aşıklı Höyük Açık Hava Müzesi Projesi”. 1998 yılında da "Aşağı Pınar Açık Hava Müzesi Projesi" gibi çalışmalar izlemiştir.

SubjectsArchaeology

INFORMATION


ISBN975-404-572-0
E-ISBN978-605-07-1336-7
PublisherIstanbul University Press
Publish Date11.05.2000
Cover (PDF)
Full Text (PDF)

SUBSCRIBE




SHARE




Istanbul University Press aims to contribute to the dissemination of ever growing scientific knowledge through publication of high quality scientific journals and books in accordance with the international publishing standards and ethics. Istanbul University Press follows an open access, non-commercial, scholarly publishing.