Transformation of the Public Sphere in Türkiye from the Republic Era to the Present
Public Space and Privacy
Emel Arık, M. Bilal ArıkPrivacy is the right of people to be themselves and live as they wish. Discussions on privacy cannot be considered independent of public sphere discussions. It is possible to describe the public sphere as a neutral activity area where individuals who are responsible for each other but not involved in each other encounter. In this sense, the public sphere emerges as an area of emancipation, self-expression and perception of the other. In other words, it is the private area where the individual with the ability to represent can express himself, where the common problems of the society are discussed and ideas are explained, and where he takes action for the emergence of a consensus. With capitalism, the distinction between private and public spheres has become extremely blurred and relations of production have shaped the representation of all human characteristics, especially privacy, with their own reality. People have surrendered their privacy to capitalism and commodified privacy has accelerated individual alienation. In this study, the relationship between public space and privacy has been analyzed in the context of historical and social development, and the effects of media, which is the most effective actor of today’s public space, on private life are discussed. With the spread of social media, the line between the public sphere and the private sphere has gradually thinned. Individuals have come to open their selves to the public sphere, sometimes willingly and sometimes unintentionally. While social networks constantly examine what we do, what we think and where we are, they also present us with consumption opportunities to the extent of what we share. In this way, the private sharing of people is included in the consumption areas and the person who presents himself gains a quality that feeds the industry.
Kamusal Alan ve Mahremi̇yet
Emel Arık, M. Bilal ArıkMahremiyet, toplumsal yaşamda bireylerin özgürce var olabilme hakkıdır. Mahremiyet tartışmaları kamusal alan tartışmalarından bağımsız düşünülemez. Kamusal alan, özet olarak insanların, diğer insanların özgürlük sahalarına girmeden beraber yaşadıkları bir zemin olarak tanımlanabilir. Kamusal alanda bireyler özgür bir şekilde kendilerini var edebilmekte ve toplumsallaşmaktadır. Yani temsil kabiliyeti olan bireyin kendini ifade edebildiği, toplumun ortak sorunları üzerinde tartışılıp fikirlerin açıklandığı ve bir konsensüsün ortaya çıkması için eylemde bulunduğu özel alandır. Kapitalizmle birlikte özel/kamusal alan ayrımı son derece silikleşmiş ve üretim ilişkileri başta mahremiyet olmak üzere, tüm insani özelliklerin temsilini kendi gerçekliğiyle biçimlendirmiştir. İnsanlar kapitalizme mahremiyetlerini teslim etmişler ve metalaşan mahremiyet bireysel yabancılaşmayı hızlandırmıştır. Bu çalışmada kamusal alan ve mahremiyet ilişkisi tarihsel ve toplumsal gelişim bağlamında analiz edilmiş ve günümüz kamusal alanının en etkin aktörü olan medyanın özel hayata etkileri ele alınmıştır. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla kamusal alan ile özel alan arasındaki çizgi giderek incelmiştir. Bireyler, kimi zaman isteyerek kimi zaman da istemeden benliklerini kamusal alana açar hale gelmiştir. Sosyal ağlar sürekli olarak ne yaptığımızı, ne düşündüğümüzü, nerede olduğumuzu yoklarken, yaptığımız paylaşımlar ölçüsünde de karşımıza tüketim fırsatları çıkarmaktadır. Böylelikle insanların mahrem paylaşımları, tüketim alanlarının içine dâhil edilmekte ve kendini sunan insan, esasında endüstriyi besleyen bir nitelik kazanmaktadır.
