Caring for Cultural Studies
Gülden DemirThis essay both inaugurates the new editorship of Ted Striphas and reflects on the contributions of Cultural Studies ’ longtime editor, Lawrence Grossberg. It opens by reflecting briefly on the journal’s transformations over the last 28 years before taking stock of the wellbeing of cultural studies as a field. The claim here is that cultural studies have devoted less time and attention than they used to with regard to thinking through its first principles; thus, the future of the field partially hinges on asking whether the field’s core concepts are up to the task of answering the urgent political questions of the present. The essay then recontextualizes the concept of culture, specifically with respect to the much maligned and indeed deservedly so tradition of high culture. The author identifies a fugitive theoretical line in the recesses of cultural studies, one in which culture signifies care rather than a subordination to patrician interests and aesthetic styles. This conceptual move sets the stage for the central argument of the essay, which states that for the field of cultural studies to live up to both its name and intellectual political ambitions, it must devote significant time to caring for the infrastructure that sustains its body of ideas. The piece concludes by highlighting some of Lawrence Grossberg’s efforts as an infrastructuralist, his care for cultural studies, and observations on how neither the field nor this journal will be able to sustain itself without moving forward .
Kültürel Çalışmaları Önemsemek
Gülden DemirBu makale hem Ted Striphas’ın editörlüğünü başlatmakta hem de Cultural Studies’in kıdemli editörü Lawrence Grossberg’in katkılarını yansıtmaktadır. Kültürel Çalışmalar1 alanının refahını değerlendirmeden önce derginin son 28 yılda yaşadığı dönüşümlere kısaca değinerek konuya giriş yapılmaktadır. Buradaki iddia, Cultural Studies’in başta gelen ilkeleriyle derinlemesine düşünmeye daha az zaman ve dikkat ayırdığı ve bu nedenle alanın geleceğinin temel kavramların zamanımızın acil politik sorularına yanıt verme görevine uygun olup olmadığını sorgulamaya kısmen bağlı olduğudur. Makale daha sonra kültür kavramını, özellikle çok kötülenmiş (aslında haklı olarak kötülenmiş) ‘yüksek kültür’ geleneği bakımından yeni bir bağlamda ele almaktadır. Yazar, soylu çıkarlara ve estetik tarzlara boyun eğmekten ziyade makalenin aralarında kültürün önemsemek anlamına geldiği şeklinde kaçak bir teorik çizgi tanımlamaktadır. Bu kavramsal hareket, makalenin ana argümanı için zemin hazırlamakta, yani Cultural Studies’in hem adına hem de entelektüel politik emellerini karşılaması için, dergi, görüşlerini ayakta tutan altyapıyı önemsemeye önemli ölçüde zaman ayırmalıdır. Makale, bir altyapı uzmanı olarak Lawrence Grossberg’in Cultural Studies’i önemsemek için gösterdiği bazı çabaların altını çizerek ve ileride ne alanın ne de bu derginin kendi başının çaresine bakamayacağını gözlemleyerek sona ermektedir.
Bu sayı, Cultural Studies dergisi için bir geçiş ve devamlılık anını temsil etmektedir. 1990’dan beri ilk kez dergi künyesinin ilk sırasında Lawrence Grossberg’in ismi yok. Larry, Onursal Editör olarak yeni rolüne geçiş yaparken, arkasında doldurulması imkânsız büyük boşluklar bırakmaktadır. 28 yıl, bunca emekten ve bunca özenden sonra ‘teşekkür etmek’ yetersiz kalıyor. Belki de kültürel mirasını onurlandırmanın en iyi yolu, onun Cultural Studies’e bakış açısının– hem alan hem de dergi için – kalıcı olmasını sağlamaktır. Bu nedenle, bu özel bölümün sayfalarında Larry’nin temel kavramlarını ve katkılarını (hikayeler üzerine Wood, orantılılık üzerine Spielman, bağlamsalcılık üzerine Davis, deney üzerine Spiegel ve şimdiki zaman üzerine Behrenshausen) ve bu derginin gelişen teorik gerekliliklerini yansıtan denemeler bulacaksınız (Guattari ve Deleuze üzerine Wiley ve Wise). Bu nedenle yayın kurulu sayfasında artık hem Stuart Hall hem de Lawrence Grossberg’in ‘vizyonuna bağlı’ bir dergi göreceksiniz. Akıl hocam ve arkadaşım Larry’nin neredeyse yirmi beş yıldır Asistan ve Sorumlu Editör, özel sayı editörü ve yardımcı editör, editör kurulu üyesi, Kitap İnceleme Editörü, yardımcı editör ve katkıda bulunan yazar olarak bir parçası olduğum bir dergi olan Cultural Studies’i bana emanet edeceği için hem çok mutluyum hem de onur duyuyorum. Kariyerim boyunca çok sayıda bilimseI yayıncılıkla çalıştım, ancak Cultural Studies banadiğer tüm mecralardan daha fazla evim gibi hissettirdi.
Chapel Hill Kuzey Karolina Üniversitesi’ndeki1 yüksek lisans eğitimimin ilk dönemi olan 1995 sonbaharında Cultural Studies için çalışmaya başladığımda dergi dokuzuncu yılındaydı ve yılda üç sayı yayımlıyordu. Başvurular kağıt üzerinde üç nüsha olarak yapılıyordu; dergi ile ilgili neredeyse tüm kayıtlar Larry’nin kampüs ofisindeki devasa bir dosya dolabında dosya klasörlerinde bulunuyordu; derginin günlük çalışmasında bol miktarda fotokopi işi vardı; yazar ve editoryal yazışmalarımızın çoğu posta aracılığıyla gerçekleşiyordu; web sitelerinden alıntılar neredeyse hiç yoktu ve olanlar da şüpheliydi; elle yazılmış metin incelemeleri alışılmadık bir durum değildi. Tamamlanmış sayıları, herhangi bir görüntünün baskıları ve slaytları ile birlikte 3 adet ½ inç disketlerde yayıncıya gönderirdik ve Microsoft Word veya WordPerfect (ikincisi birincisi için hala geçerli bir rakiptir) biçimindeki baskı öncesi el yazması dosyaları da kabul ederdik. Cultural Studies’in başarısı ve kronikleşen birikmiş yayınları birleşerek yayın sıklığımızı 1998’de yılda dört sayıya ve tekrar ardından 2002’de yılda altı sayıya çıkardı. Derginin gönderim, inceleme ve üretim araçları çevrimiçi ortama taşındıkça kâğıt kullanımı seyrekleşti. Bu arada, el yazması trafiğimizin kaynakları Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD’nin çok ötesine doğru genişledikçe, dergi, mütevazi bir ara bölgeden hareketli bir küresel kavşağa dönüştü.
Tüm bunlardan Lawrence Grossberg, eski yardımcı editörler Janice Radway (1991-1995) ve Della Pollock (1995-2013) ve derginin üretilmesine ve bir nebze de olsa yönetilmesine yardımcı olma fırsatı bulan benim gibi çok sayıda lisansüstü öğrencisinin idaresi altında Cultural Studies’in nasıl büyüdüğünü ve değiştiğini değerlendirmenin bir yolu olarak bahsediyorum. Bugün, Cultural Studies, geçmiş başarısının ve devam eden refahının bir göstergesi ve bir şekilde dergiyle temas etmiş herkes için bir kanıt olarak yayıncımızın beşerî bilimler ve sosyal bilimler alanındaki en önemli yayınlarından biridir.
Cultural Studies’in daha geniş entelektüel oluşumu için de aynı şey söylenebilir mi? Bir taraftan, alana hizmet veren yayınların yelpazesi son 25 yılda önemli ölçüde genişledi. Artık düzenli olarak Kültürel Çalışmalar temalı konferans ve etkinliklere ev sahipliği yapan çok sayıda profesyonel topluluk bulunmaktadır. Hatta Kültürel Çalışmalarda ödüller bile kazanabilirsiniz; bu dergi, adını Stuart Hall’dan alan bir derginin sponsorluğuna destek olmaktadır. Diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hiç kuşkusuz sınırlı olan konumumdan şunu da gözlemliyorum:
• Bir zamanlar Kültürel Çalışmalara atfedilen tartışma, karizma ve otoritenin bir kısmını özümsemiş görünen bir dizi entelektüel yol arkadaşı- aktör ağ teorisi, yeni materyalizm, nesne yönelimli ontoloji, dijital beşerî bilimler ve medya arkeolojisi,bunlardan sadece birkaçı.
• Kültürel Çalışmalara zayıflayan bir bilimsel oluşum veya bugün ilgisi esas olarak entelektüel-tarihsel bir sahada yatan bir alan olarak yaklaşan öğrenciler ve öğretim üyeleri. Kay’in (2017, s.770) yakın zaman önce ifade ettiği gibi ‘Kültürel Çalışmalarda “acemi” gibi hisseden biri olarak, elimde değil ancak bazen sıcağı ve ışığı, teri ve gözyaşlarını ve erken oluşumun katıksız duygusal yoğunluğunu “kaçırmış biri” gibi hissediyorum.’ (Karşılaştırın: Littler 2016).
• Özellikle Kültürel Çalışmalara adanmış aktif listeler ve diziler tutan kitap yayıncılarında belirgin bir düşüş.
• 2002’de Birmingham Üniversitesi Kültürel Çalışmalar ve Sosyoloji Bölümü’nün (eski adıyla Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi) kapatılmasıyla ve belki de daha az sembolik olarak, bir zamanlar bu dergiye ev sahipliği yapan Chapel Hill Kuzey Karolina Üniversitesi’ndeki Kültürel Çalışmalar programının 2009’da kaldırılmasıyla örneklenen küçülen kurumsal ayak izi.
O halde, bir fırsat olması bakımından hevesli ve aynı zamanda ne kadar dağınık olursa olsun Kültürel Çalışmaların zamanının geçmiş olabileceği duygusundan rahatsız olarak bu editörlüğe başlıyorum. Gerçekten de bugün, tıpkı 20 yıl önce Frank’ın (1999, s.y.) söylediği gibi, Kültürel Çalışmaların ‘Soğuk Savaş döneminden beri hiçbir pedagojinin sahip olmadığı kadar liberal sanatlara hâkim olduğu’ iddia edilebilir mi?