Rebuilding Regional Security in the Balkans on the Brink of World War II: The Example of the Salonika Agreement
In the early 1930s, rapid armament within the international system, rising mistrust towards the League of Nations, and the swift spread of revisionism in Europe triggered major security concerns for newly independent Balkan states. While smaller countries sought cooperation to protect treaty defined borders, those with limited armament or demilitarised zones began to feel increasingly vulnerable. In this context, Balkan and Eastern Mediterranean states aimed to align themselves within the emerging divide between revisionist powers and defenders of the status quo. This study examines the efforts of Türkiye and Greece, both alarmed by growing revisionist polarisation in the region, to maintain territorial integrity and ensure national security. Importantly, both nations positioned themselves within the status quo bloc. Although their motivations differed, Türkiye and Greece made a rational decision to pursue cooperation and solidarity in safeguarding their national interests. This period, marked as a unique “rapprochement phase” in bilateral relations, witnessed an exceptional level of diplomatic and military collaboration that transcended historical hostilities. The study will examine the political strategies employed by Türkiye and Greece to achieve national security and assess the impact of the 1938 Salonika Agreement on the stability of both countries and the broader Balkan region.
İkinci Dünya Savaşı Eşiğinde Balkanlar’da Bölgesel Güvenliğin Yeniden İnşası: Selanik Antlaşması Örneği
1930'lu yılların başından itibaren uluslararası sistemdeki hızlı silahlanma ve Milletler Cemiyeti sistemine duyulan güvensizlik Avrupa'da revizyonizmin hızlı yükselişi Balkanlarda bağımsızlığını yeni kazanmış ülkeler bakımından ciddi güvenlik endişelerini tetiklemiştir. Antlaşmalarla kararlaştırılmış ülkesel sınırlarını korumak için küçük ülkeler arasında dayanışma ve işbirliği çabaları sürerken silahlanma faaliyetleri kısıtlanmış ve ülkelerinin bir kısmı askersizleştirilmiş ülkeler güvenlik risklerini daha belirgin hissetmeye başlamışlardır. Bu bağlamda Balkanlar ve Doğu Akdeniz'de ülkelerin statüko yanlısı ve revizyonist ayrışması içerisinde kendilerine yer bulmaya çalıştığı gözlemlenir. Bu çalışmada Balkanlar ve Doğu Akdeniz'deki revizyonist kamplaşmadan endişe duyan Türkiye ve Yunanistan'ın ülkesel bütünlüklerini koruma ve güvenliklerini sağlamaya yönelik arayışları ele alınacaktır. Bu bağlamda dikkate değer unsur ise her iki ülkenin de statükocu kampta yer almış olmalarıdır. Her ne kadar farklı gerekçelere dayanmış olsa da hem Türkiye hem de Yunanistan rasyonel bir tercih yaparak ülkesel güvenliklerinin korunmasında işbirliği ve dayanışma içerisinde olmaya karar vermişlerdir. İkili ilişkilerde belirgin bir 'yakınlaşma dönemi' olarak işaretlenen bu dönem, Türkiye ve Yunanistan arasında tarihlerindeki düşmanlıkları aşan, benzeri görülmemiş diplomatik ve askeri iş birliğine sahne olmuştur. Bu çalışma Türkiye ve Yunanistan'ın ülkesel güvenliklerini sağlamak için kurguladıkları siyasi stratejilerin ne olduğunu ele alarak 1938 Selanik Anlaşması'nın bu ülkeler ve Balkanlar'ın güvenliği bakımından nasıl bir etki yapmış olduğunu tartışacaktır.