This study examines Mycenaean and tile art from a comparative perspective, exploring the cultural, aesthetic, and functional features of both artistic forms. While Mycenaean art holds a significant place in the Late Bronze Age Aegean with its geometric abstractions and masculine architectural designs. Tile art emerges as an expression deeply rooted in Anatolia’s rich cultural heritage, blending religious and aesthetic elements. The shared characteristics of Mycenaean and tile art, such as the use of ceramics, symbolism, and functionality, are highlighted, while their differences are analyzed within historical and geographical contexts. The historical interaction between art, technology, and culture is further enriched by the opportunities provided by today’s digital technologies. Artificial intelligence technologies like Generative Adversarial Networks (GANs) and Variational Autoencoders (VAEs) play a transformative role in analyzing and reproducing these traditional art forms. In this context, the similarities and differences between the two arts were revealed using a Venn diagram based on the parameters of material, aesthetic, and religious influence. This study discusses how digital technologies contribute to the understanding of traditional art forms and shape modern artistic approaches. The findings present an innovative perspective that bridges the artistic expressions of the past and the future.
Bu çalışma, Miken ve Çini sanatlarını karşılaştırmalı bir perspektifle ele alarak, her iki sanat biçiminin kültürel, estetik ve işlevsel özelliklerini incelemektedir. Miken sanatı, geometrik düzenlemelere dayalı soyut estetiği ve maskülen mimarisiyle Ege Geç Tunç Çağı’nda önemli bir yer tutarken, Çini sanatı Anadolu’nun zengin kültürel mirasından etkilenerek daha çok dinî ve estetik unsurları bir araya getiren bir ifade biçimi sunmuştur. Çalışmada, Miken ve Çini sanatlarının ortak paydaları arasında seramik kullanımı, sembolizm ve işlevsellik ön plana çıkarılmış, ayrıştıkları noktalar ise tarihî ve coğrafi bağlamlar çerçevesinde analiz edilmiştir. Sanatın tarihsel bağlamda teknoloji ve kültürle olan etkileşimi, günümüz dijital teknolojilerinin sunduğu olanaklarla daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilmek tedir. Generative Adversarial Networks (GANs) ve Variational Autoencoders (VAEs) gibi yapay zekâ teknolojileri, bu geleneksel sanat biçimlerinin hem analizinde hem de yeniden üretiminde etkili bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Venn diyagramı kullanılarak her iki sanatın benzerlik ve farklılıkları materyal, estetik ve dinî etki parametreleri baz alınarak ortaya konulmuştur. Çalışma, dijital teknolojilerin geleneksel sanat formlarının anlaşılmasına ve modern sanatsal yaklaşımların şekillenmesine nasıl katkıda bulunduğunu tartışmaktadır. Elde edilen bulgular, geçmiş ve geleceğin sanatsal ifade biçimlerini birleştiren yenilikçi bir yaklaşım sunmaktadır.