2. Uluslararası Prof. Dr. Fuat Sezgin İslâm Bilim Tarihi Sempozyumu Bildiriler Kitabı
İslam’ın Klasik Devrinde (8.-16. Asırlar) Bilim Kurumları: Kritik Bir Bakış
Ekmeleddin İhsanoğluRiyazî ve tabiî ilimlerin eğitiminin hoca-talebe ferdî seviyesinden kurum çerçevesinde yürütülmesi konusuyla ilgili araştırmalar talihsiz bir başlangıç yapmıştır. Zira bu araştırmaların dayalı olduğu anlayış geçtiğimiz yüzyılın başından yakın zamana kadar İslam medeniyeti tarihi boyunca ilmî faaliyetleri ikiye ayrıştıran ve temelinde dichotomy yani ikiye bölünmüşlük ve zıtlaşmış halin bulunması ve dinî ilimler ile dinî olmayan ilimlerle meşgul olanların arasındaki münasebetin rekabet ve düşmanlık şeklinde tezahür ettiği iddiasına dayalıdır. Bu görüş yirminci yüzyılın başından itibaren yakın zamana kadar geçerli olan paradigmanın temelini oluşturmuştur. Bu görüşü benimseyen ve tarihî incelemelerini bu temel üzerinde yürütenler arasında Macar oryantalist Ignaz Goldziher (ö.1921), Avustralyalı Gustave von Grunebaum (ö.1972), rahmetli Aydın Sayılı (ö. 1999), Suriyeli Youssef Eche (ö.1967) ve özellikle Amerikalı medrese tarihçisi müteveffa dostumuz George Makdisi (ö. 2002) gibi isimler zikredilebilir. Uzun senelerden beri bu konuda yürüttüğümüz incelemeler farklı neticelere yol açmıştır. Buna göre, İslam dünyasında eğitim-öğretim kurumlarında çoğu Helenistik mirastan aktarılan ve “ulûmu’l-evâil” denilen öncekilerin ilimlerinin öğretilmesi, entelektüel, sosyal ve kültürel faktörlerin tesiri altında pek çok safhalardan geçmiştir. Bu süreç 8. asırda saray ve kütüphane çatısı altında halifelerin ve devrin önde gelen devlet adamlarının şahsî alakalarıyla başlar, takip eden asırlarda kurumlaşmış bir hüviyete bürünür. Bîmâristan ve rasathanelerin bu ilimlerden bazılarının kurumlaşması sürecinde etkileri olmuştur. Örnekleri ile ele alacağımız yeni teorik çerçeveyi bu tebliğimizde kısaca anlatmaya çalışacak ve neticede “aklî ilimler” adı ile anılan bu ilimlerin eğitiminin 15. asır medreselerinde resmî şeklini aldığını ve 16. asır itibariyle tam anlamıyla kurumlaştığını göstermeye gayret edeceğiz. Genel olarak İslam’da eğitim kurumları, özel olarak ise medreseler, Osmanlılar döneminde neşvünema bulduğu ve farklı gelenekleri potasında harmanladığı 16. asırda klasikleşmiş ve daha açık bir ifadeyle sabit hale gelmiştir.
Scientific Institutions in the Classical Period of Islam (8-16th Centuries): A Critical Approach
Ekmeleddin İhsanoğluThere has been an unfortunate start to research into the subject of conducting the education of the mathematical and natural sciences from the individual teacher-student level within the framework of the institution. The understanding on which these researches is based is the claim scientific activities have been divided into two throughout the history of Islamic civilization, and that there is a dichotomy and opposition between these two. It is further claimed that the relationship between those who are engaged in religious sciences and non-religious sciences manifests itself in the form of competition and enmity. This view has formed the basis of the current paradigm from the beginning of the 20th century until recently. Hungarian orientalist Ignaz Goldziher (d. 1921), Australian Gustave von Grunebaum (d. 1972), the late Turkish Aydın Sayılı (d. 1999), Syrian Youssef Eche (d. 1967), and our late friend, historian of madrasa, George Makdisi (d. 2002) are among those who adopt this view and conduct their historical studies on this basis. The investigations we have carried out on this subject for many years have led to different results. According to this, the teaching of the sciences, most of which were transferred from the Hellenistic heritage and called “ulûm al-awâ’il” in educational institutions in the Islamic world, went through many stages under the influence of intellectual, social, and cultural factors. This process begins with the personal interests of the caliphs and the leading statesmen of the period under the roof of the palace and library in the 8th century, and takes on an institutionalized identity in the following centuries. Bîmâristân and the observatories affected the institutionalization of some of these sciences. In this paper, we will attempt to briefly explain the new theoretical framework, which we will discuss with examples, before attempting to show that the education of these sciences, which are called “intellectual sciences,” took their official form in the 15th century madrasas and became fully institutionalized as of the 16th century. Educational institutions in Islam in general, and madrasas in particular, became fixed in the 16th century, when they were established in the Ottoman period and blended with different traditions.