2. Uluslararası Prof. Dr. Fuat Sezgin İslâm Bilim Tarihi Sempozyumu Bildiriler Kitabı
Orta Çağ Avrupa’sında Bilimsel Yaklaşımlar ve Oluşan Konseptin Analizi
Pınar ÜlgenBilimsel devrim ne demektir? Ne zaman başlamıştır? Bunlar hep var olan, ama cevapları da değişkenlik gösteren sorulardır, değil mi? Ancak cevapları verilirken genelde Orta Çağ, özellikle de Doğu-Batı etkileşimi sonucunda ortaya çıkan yeni bir dünya olarak Avrupa’daki bilimsel yaklaşımlar unutulmaktadır. Aslında bilinmeyen bir gerçek vardır ki, o da “Bilimsel Devrim” kavramının tarihsel kökeni ile ortak tarihsel özelliklere sahip olmasıdır. Bu iki terimin de özünde bulunan unsurlar ise fiziksel ve politik fenomenler, şans, kader ve tarih kavramlarıdır. Önemli olan buradaki fenomenin döngüsel ardıllığı değildir. Çünkü devrim kelimesinin kendisi geri dönmek anlamına gelir ki; ancak bunlar, esas olarak o zamanki dramatik değişikliklerden ibarettir. İşte bu kavramsal dönüşüm ve içerdiği tarihsel unsurlarla birlikte XI. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa, büyük bir değişim ve dönüşüm dönemine girmiştir. Böylece Avrupa’nın kendine uyarlamaya ve tanımlamaya çalıştığı yeni bilimsel yaklaşımlarla toplumsal yapıda, teknolojide, entelektüel hayatta ve eğitim alanlarında yeni bir dünya ortaya çıkmaya başlamıştır. Böylece yeniliklere tamamıyla açık bir toplum oluşmuştu. Ayrıca bu dönemin en belirleyici özelliklerinden olan çeviri ve de önemli eserlerin yorumlanması, en önemli yaklaşımlardan biriydi. Bu durum, Orta Çağ Avrupa’sındaki bilimin gelişim zeminini de oluşturmaktaydı. Burada şunu da belirtmeliyiz ki; bu dönemin erken Rönesans olarak adlandırılmasındaki en önemli unsurdur bu çeviri hareketleri. Dolayısıyla Doğu-Batı etkileşimiyle gerçekleşen bu erken aydınlanmada ya da şöyle diyelim “Erken Rönesans” döneminde dikkat çeken bir diğer nokta da Batı tarafından çevrilen eserlerin sadece Doğu’ya ait olmayıp, Batı’nın kendi klasik eserlerini de çevirmiş olmalarıdır. Bu da Batı’nın bilimsel anlamda kendi özüne dönme ve yenilikler yapma gibi farklı bir yaklaşımın da ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu çalışmamızda da ilerleyen yüzyıllarda daha sistematik hale gelen bu bilimsel ve teknolojik dönüşümün temelini oluşturan unsurları ve yaklaşımları değerlendirmeye ve anlatmaya çalışacağız.
Scientific Approaches in Medieval Europe and Analysis of the Emerging Concept
Pınar ÜlgenWhat does the “scientific revolution” mean? When did it start? These are questions that have always existed but whose answers vary. However, while the answers are given, the scientific approaches in Europe as a new world that emerged as a result of the Middle Ages, especially the EastWest interaction, are forgotten. In fact, there is an unknown fact that the concept of “Scientific Revolution” has common historical features based on its historical origin. The core elements of these two terms are physical and political phenomena, luck, destiny, and history. The important thing here is not the cyclical succession of the phenomenon, as the word “revolution” itself means to return; however, these are mainly the dramatic changes of that time. With this conceptual transformation and the historical elements, it contains, Western Europe has entered a period of great change and transformation since the 11th century. Thus, with the new scientific approaches that Europe attempted to adapt and define, a new world began to emerge in social structure, technology, intellectual life, and education. Thus, a society completely open to innovations was formed. In addition, translation and interpretation of important works, which were the most defining features of this period, were one of the most important approaches. This situation also formed the basis for the development of science in medieval Europe. Here we should also point out that these translation movements are the most important factor in calling this period the early Renaissance. Therefore, another striking point in this early enlightenment that took place through the East-West interaction, or let’s say the “Early Renaissance” period, is that the works translated by the West did not only belong to the East, but also included the translated classical works of the West (that had been lost to Europe). This has led to the emergence of a different approach, such as the West’s scientific return to its own essence and innovation. In this study, we will attempt to evaluate and explain the elements and approaches that form the basis of this scientific and technological transformation that has become more systematic in the following centuries.