İstanbul Üniversitesi Yayınları’nın çağrısı üzerine hazırladığımız ve Cumhuriyetin 100.yılına armağan etmek istediğimiz bu küçük çalışmamızı hatırat, anılar ve bu alandaki yazınla ilgilenen meslektaşlarımızın ve meraklı okurların ilgisine sunuyoruz. Toplumsal hafıza ve hafızanın üretimi, siyaseti üzerine düşünürken geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi anılarını uzun zamandır okuyor ve bu konu üzerinde çalışıyorduk. Bu kapsamda çeşitli alanlara yayılmış anıları inceledik: erkekler ve kadınlar tarafından kaleme alınmış, farklı toplumsal grupların deneyimlerini yansıtan anıların yanı sıra tematik olarak da İstanbul, belirli siyasal olaylar ve meslek gruplarının anılarını eleştirel bir gözle okuduk, tartıştık. Toplumsal hiyerarşinin en üstünde yer alan kişilerin, devlet adamı, asker, diplomat, siyasetçi ve edebiyatçı anılarının yanı sıra farklı toplumsal sınıflara mensup insanların anılarını okurken farklı din, dil ve etnik gruplardan kişilerin kendilerini nasıl ifade ettiğini izlemeye çalıştık. Bu küçük çalışmamızda öncelikle hatırat/anı türünü, yaşam öyküsü anlatılarını tarihsel geçmiş, erken ve modern örnekler, batı ve batı dışı ülkelerdeki ilgili yazın ışığında gözden geçirdik. Cumhuriyet Türkiye’sini, dönemler, gelişmeler ve sorunlarını, öne çıkan temaları, tartışma ve modaları, değişen mekânı geç Osmanlı döneminden başlayarak anılar yardımıyla bir kez daha okuyabileceğimizi hatırlatmak istedik. Geç Osmanlı dönemi derken 1908 ve sonrasını esas almak, Büyük Savaş ve Cumhuriyetin kuruluşunu, İstanbul, İzmir ve Ankara’da yaşayan ve anıları yayınlanmış aydınlar, sanatçı ve siyasetçiler, gazeteciler, anılarını kaleme almış sıradan insanların gözünden izlemek bize önemli ve öğretici geliyor. Bu insanların kişisel ve grupsal anlatıları, aile deneyimleri bize tarihi daha insani, daha içeriden, yaşayanların tecrübesiyle ete kemiğe büründürüyor, daha anlaşılır kılıyor. Bunu en iyi yapabileceğimiz aracın kişilerin yaşam öyküsü anlatıları ve anıları olduğunu düşünüyoruz. Anılarını yazanların aile öykülerinden başlayarak geçmişlerini nasıl ele aldıkları, dönemleri ve deneyimlerini nasıl değerlendirdikleri, yorumladıkları tarih ve siyaset açısından kıymeti çoğu kez bilinmeyen bir önem ve değer taşıyor. Elbette anıları bir tarihsel belge olarak kullanmak, gerçekliğe referans olarak bakmak çeşitli sorunlar taşıyor. Bilimsel tarih çalışmaları ile hafıza, anılar ve anlatılar arasında gidip gelen, edebi türlere yakın duran, bireysel, düşünsel farklılıklar, kırılmalar, tercihler ve yorum farklılıkları içeren bir tür, yaşam öyküsü anlatıları. Çalışmamızın amaçları arasında tarih yazımı ile bu türden kişisel anlatıların, hayat öyküleri ve anıların niteliği üzerine düşünmek ve çalışmak da yer aldı. Bu anlamda yöntem üzerine de düşündük ve bu konuya da çalışmamızda değindik. Tüm eksiklikleri, görüş ve deneyim farklılıkları ve yazılış amaçlarına bağlı olarak kırılmış merceklerden bakış açılarına karşın anıların ülkemizin yakın tarihine, Cumhuriyet tarihine ışık tutacak nitelikte ve canlılıkta olduklarını düşüncesiyle tarihi bir de yaşayanların gözünden, onlar açısından, gerçek insanların deneyimleri ışığında düşünmek ve tartışmakta yarar olduğunu iddia ediyoruz. Çalışmamızın özgün yanlarından en önemlisi bu konuda bir bibliyografya hazırlamış olmamız. Bibliyografya çalışmasının bu alanda araştırma yapan meslektaşlarımıza, öğrencilerimize, anı okurlarına, konuyla ilgili herkese yararlı olmasını umuyoruz. |