Demokrasi

Resmi İdeoloji - Sivil Toplum
DOI :10.26650/AB/SS30.2022.070   
YazarBurhan Kuzu

İnsanoğlu sahip olduğu düşünme ve muhakeme kabiliyeti ile kâinat içindeki yüksek yerini kavramakta, maddi varlığım bir lakım manevi hedef ve gayelerle manalandırmak ve yükseltmek istemektedir. Bu sebepten dolayı her çeşit sosyal müessese muhakkak bir düşünceye ve her fikir bir dünya görüşüne dayanır. Dünya görüşü ise, insanın muayyen bir devirde muayyen bir medeniyet çevresi içinde ferdî ve sosyal, hissi ve aklî, maddi ve manevi muhtelif tesirler altında erişebildiği ideal ölçülerle kendisini çeviren her çeşit varlıkları değerlendiriş biçimi aileden başlayarak milletlerarası topluluklara varıncaya kadar hiçbir sosyal müessese yoktur ki, belirli bir dünya görüşünü ve ideolojiyi yansıtmasın1.
İşte, bir Devlet veya hükümet sistemi olan demokrasi ve onun en eski ve umumi şekli olan klasik demokrasi de şüphesiz birtakım özellikler taşıyan bir dünya görüşüne bir ideolojiye dayanır. Bu dünya görüşü köklerini Eski Çağ Yunan düşüncesinden almış. Rönesans ve Yeniçağda dinî, felsefî, hukukî ve siyasî mahiyette çeşitli kaynaklardan kuvvet alarak önce İngiltere'de ve Amerika’da, daha sonra Fransa’da gelişmiş ve dünyaya büyük ölçüde yayılmıştır. Benzer gelişmeler Türk siyasi tarihinde de görülmüştür.
Günümüzde sayıları gitgide artan devletlerin tümünde bir iddia vardır: Yönelimin, halkın çıkarları ve mutluluğu yönünde çabalamakta olması ve gene bu devletlerin hemen tümünde ortak olan bir başka iddia vardır ki, bu da yürürlükteki düzenin bir demokrasi olmasıdır. Ne var ki, konum, büyüklük, zenginlik ve nüfus bakımından aralarında son derece önemli farklar olan devletlerin tümünde ortak olan bir yönetim biçimi olması mümkün müdür?
Demokrasinin tam bir tanımını yapmak mümkün değildir. Demokrasi terimi Yunancadaki “Demos” ve ‘Kratos” sözcüklerinin birleşiminden meydana gelir ve Halkın Yönetimi demektir. Ancak bu ifade bile belirsizdir. Denilebilir ki vatandaş çoğunluğunun kanunlara uygun olarak iktidara sahip bulundukları devlet hiçimi genel olarak demokrasiyi temsil eder. Fakat bazı demokrasilerde bir lider kişiliği ön plana çıkabilir ki, bu durumda devlet biçimi herhangi bir zarar görmemesine rağmen demokratik yasadan uzaklaşır. Bu durumda liderler demokrasisinden söz edilir.
Bir demokrasinin işleyebilmesi için özel bir çevre; buna bağlı olarak sorumlu ve eğitilmiş bir halk; belirli bir iktisadi gelişme düzeyi, sosyal bazı ilişkiler gerekmektedir. Bunların tümünün üstünde ve ötesinde demokratik bir şekilde oyun kurallarına uyulması istenir. Serbest ve samimi seçimler, kaybedenlerin sonuca razı gelerek seçmenlere saygı duyması, çoğunluğun azınlığın muhalefet hakkına saygı göstermesi ve azınlığın ilerdeki bir seçimi kazanması halinde yönetimi devredebilmesi. Demokrasi uygulamasında bu prensiplerin tümünün, tam olarak uygulanması hiçbir zaman başarılamamışsa da bu hedeflere ciddi olarak yönelme ve bu yönde ciddi çaba gösterme halinde de sistem demokratik” olarak adlandırılabilir4.
Demokrasinin artık sözlüklerde yazılı, olduğu gibi salt “Halkın yönetimi" olmadığı, şu on şartı, taşıması gerektiği ileri sürülmüştür5 6: Egemenlik halka ait olmalıdır. Temsilcilere yetki sınırlı bir şekilde verilmiş olmalı ve her an geri alınabilmelidir; Farklı alternatifler arasından bir seçim yapma imkanının verilmeli; Demokrasi ancak bir hukuk devletimle yaşar. Kanunların üstünlüğü sağlanmalıdır; Halkta vatandaş bilincinin geliştirilmesi: Demokrasi sadece seçimden seçime varlığını gösteren bir rejim değildir. Çoğulculuk gündelik yaşantısında da kendini duyulmalıdır; Demokrasinin fonksiyonu sadece siyasi müesseselerle sosyal güçler arasında bir denge sağlamaktan ibaret değildir. Bu ideal fertlerin yaşantılarının her aşamasında bir ana prensip olarak göz önüne alınmalıdır; Demokrasi için gelişmiş bir toplum yapısı ve dengeli bir büyüme sağlanmalıdır. Kişisel özgürlükler zedelenmeden güvenlik temin edilmelidir. Demokrasi kişiye dayanan bir rejim olduğuna göre her şeyden önce kişiler rasyonel olmalıdır.
Aslında siyasi teoride pek çok düşünür böyle bir kriter şeması kurmuştur ve bunlar çoğu kez farklı kriterlerde ileri sürmüşlerdir. Ancak bu şartların hiçbirisi tek başına yeterli şart değildir. Bizce işin özü şudur: Bir toplamda insanlar hür düşünemiyor. hür toplanamıyor ve hür muhalefet edemiyorsa o toplumda sadece şekli olarak seçim kuruntunun ve oy sandığının hiç bir değeri yoktur.
Keza, temel hak ve özgürlükler demokrasinin vazgeçilmez koşullarıdır. Zaten demokrasi günümüzde “bireylerin iktidara karşı özgürlükleridir” biçiminde algılanmaktadır.
Demokrasi temsili ve özgürlükçü bir rejim olduğuna göre, kişilerin, seçme ve seçilme özgürlükleri ve diğer özgürlükleri bazı kesin güvenceler altına alınmış olmalıdır. Bu kesin güvence de “hukukun üstünlüğüdür”. Toplum yaşantısının çeşitli çatışma ve çelişmeleri demokraside ancak açıkça ortaya konulmak ve tartışılarak çözümlenebileceğine göre, bu tartışma ortamının koşullarının tespit edilmesi ve değişmezliği ancak “hukuken üstünlüğü”, ile sağlanabilir7.
Demokrasi'de kararların, çoğunluk kararı ya da tercihi şeklinde olması pratik bir zorunluluktur. Ancak, topluluk üyelerinden bir kısmının toplumun tümünü ilgilendiren bir konuda karar alma sürecine katılmaları kanun ya da yönetenlerce engellenirse sistemin demokratiklik’ öze İliği zedelenir. “Herkes” ne düşünürse düşünsün “biri” başka türlü düşünebilir ve bunu savunabilir8 9 10.
Kişiye böylesine geniş özgürlükler tanıdığı zaman hiç şüphesiz o kişiye ağır sorumluluklar da yüklenmiş olur. Bu sorumlulukların en ağırı, devlet yönetimine katkıda bulunurken (oy vererek ya da başka bir şekilde) “bencil" olmamak ve "kişisel mutluluğu topluluk mutluluğunun bir parçası saymak biri, olmadan diğerinin olamayacağına inanmaktır. Demokraside kişiye düşen diğer sorumluluklar, başkalarına ve onların fikirlerine karşı büyük bir hoş görü ve eylemlerinde duygudan çok mantığa yer verilmesi yani rasyonalizmdir. Esasen demokrasi bir yönelim biçimi olmaktan daha çok bir yaşam şeklidir1".
Vatandaşa böylesine ağır sorumluluklar yüklemiş olan bir rejimde şüphesiz devlete de ağır sorumluluklar düşer. Bunların başında, yukarıda belirttiğimiz türden yüksek sorumluluk duygusunu taşıyan “özgür kişileri” yetiştirmek, bu kişilerin yetişebileceği ortamın şartlarını hazırlamak gelir. İşsizlik korkusu, açlık eğitim imkânlarının kısıtlılığı, ulaşım güçlükleri gibi baskılar altında bulunan vatandaşlar bu güçlüklerden devlet eliyle kurtulmalıdır".
Bilinmelidir ki demokrasi, genel olarak sınıflar arasında büyük farkların olmadığı, geniş bir orta sınıfa sahip, işçi sınıfının iyi kazandığı ülkelerde iyi işlemektedir. Kille haberleşme araçlarından yararlanma, ulaşım imkânları ve fırsat eşitliği demokrasi lehine bir ortamın işaretleridir".
Demokrasi bu tür bir gelişme gösterirken, ülkelerde yerleşmesi kolay olmamıştır ve hâlâ da tam olamamaktadır. Resmî ideolojiler demokrasilerin gerçek niteliklerini değiştirmişlerdir. Resmî ideolojilerin demokrasinin gelişmesine engel olmalarını gidermek için son yıllarda bir “Sivil Toplum" kavramı ortaya atılmış ve bir "sivil toplum” arayışı başlamıştır.

KonularPolitical Science

BİLGİ


E-ISBN978-605-07-0917-9
YayıncıIstanbul University Press
Yayın Tarihi15.06.1997
Kapak (PDF)
Tam Metin (PDF)

ABONE OL




PAYLAŞ




İstanbul Üniversitesi Yayınları, uluslararası yayıncılık standartları ve etiğine uygun olarak, yüksek kalitede bilimsel dergi ve kitapların yayınlanmasıyla giderek artan bilimsel bilginin yayılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. İstanbul Üniversitesi Yayınları açık erişimli, ticari olmayan, bilimsel yayıncılığı takip etmektedir.