Doğumunun 100. Yılında Atatürk Sempozyumu Atatürk İlkeleri ve Ceza Hukuku

DOI :10.26650/APB/SS26.2023.284   

Sayın Başkan, Sayın Konuklar, Değerli Hukukçular;
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü tarafından, Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı nedeniyle düzenlenen bir seri bilimsel toplantının sonuncusunu oluşturan bu toplantıyı açmaktan duyduğum kıvancı huzurunuzda belirtmek isterim.
Atatürk Yılı olarak kabul ve ilân edilen 1981 yılı içinde, çeşitli kurum ve kuruluşlarca Atatürk Devrim ve İlkeleriyle ilgili birçok toplantılar düzenlendi. Bu arada Adalet ve Hukuk Kuruluşlarınca düzenlenen kurultay ve seminerlerde, Türk Hukuk Devrimi değişik yönleriyle ele alınarak incelendi.
Ancak, Hukuk Devrimi içinde çok önemli bir yeri olan ve bir bakıma diğer devrimlerin müeyyidesini teşkil eden Ceza Hukuku alanındaki devrimin, böylesine geniş boyutlarda ele alınarak değerlendirilmesi, bu konudaki çalışmalara ayrı bir anlam ve derinlik kazandırmıştır.
Sayın Konuklar,
Türk Ceza Hukukunun, bugünkü düzeye ulaşıncaya kadar, birtakım evrelerden geçtiği hepinizin malûmlarıdır.
Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve IV. Mehmet zamanında çıkarılan cezaya ilişkin Kanunlar bir yana bırakılacak olursa, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, batılı anlamda ilk yasal düzenlemenin Ceza Hukuku alanında yapıldığını görürüz. Nitekim, Tanzimat Fermanının ilânından yedi ay sonra ilk kez bir Ceza Kanunu hazırlanarak, 3 Mayıs 1840 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. 1851 tarihli “Kanun-u Cedit”, 1840 tarihli Ceza Kanununun boşluk ve aksaklıklarım gidermek amacıyla çıkarılmıştır.
1858 tarihinde yürürlüğe giren “Ceza Kanunname-i Hümayunu” ise, 1810 tarihli Fransız Ceza Kanununun tercümesinden ibarettir. Bu Kanun, lâik hukuka geçişte önemli rol oynamasına ve bazı değişikliklerle 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun kabulüne kadar yürürlükte kalmasına rağmen, “Kısas” ve “Diyet” gibi şer’i kurallara bünyesinde yer veren bir Kanundur.
1808 tarihli Fransız Ceza Usul Kanunundan iktibas edilerek 1879 yılında yürürlüğe giren “Usul-ü Muhakemat-ı Cezaiye Kanunu” ise, Ceza Yargılama Hukukuna yeni bir boyut kazandırmıştır. Savcılık Müessesesi Osmanlı Hukuk Sistemine ilk kez, bu Kanunla getirilmiştir.
Her alanda lâik hukuk sisteminin benimsendiği Cumhuriyet döneminde kabul edilen Temel Kanunların en önemlilerinden birisi de kuşkusuz 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunundan iktibas edilen, 765 sayılı Türk Ceza Kanunudur.
Kabul edildiği 1926 yılından bugüne kadar 33 kez değişikliğe uğrayan Türk Ceza Kanunu, bazı aksaklık ve boşluklarına rağmen yarım asırdan fazla bir zamandan beri başarı ile uygulanmıştır.
Bununla birlikte, Ceza Kanununun gerek dil, gerek sistem ve gerekse içerik bakımından, günün koşulları, çağdaş gelişmeler ve toplumsal gereksinmeler göz önünde tutularak yeniden düzenlenmesi, birçok bilim adamı ve uygulayıcılar tarafından haklı olarak ileri sürülmüştür.
Bu eleştiri ve düşüncelere, genelde hak vermemek olanaksızdır. Ancak, şu hususu açıklıkla belirtmek gerekir ki, hiçbir Kanun, Ceza Kanunu kadar kişi özgürlükleriyle yakından ilgili değildir. Bu nedenle de, yepyeni bir Ceza Kanununun uzun, titiz ve bilimsel bir çalışma sonunda hazırlanması gerekir.
Sayın Konuklar,
4 gün sürecek olan bu toplantıda, yararlı tebliğler sunulacaktır. Gerek tebliğlerde açıklanan düşünceler, gerek tebliğler hakkında ileri sürülen görüşler, Bakanlığımızca dikkatle ve özenle değerlendirilecektir. Esasen Bakanlık olarak, bilim adamları ve uygulayıcıların görüş ve düşüncelerine daima büyük bir önem vermekteyiz. Şunu da ifade etmek isterim ki, bu toplantıda elde edilen sonuçlar, bizim için, her zaman güvenle başvurabileceğimiz çok değerli bir kaynak olacaktır.
Sözlerimi bitirirken, bu anlamlı ve çok yararlı toplantıyı düzenleyen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsünü candan kutlarım.
Saygılar sunuyorum.

KonularLaw

BİLGİ


E-ISBN978-605-07-1416-6
YayıncıIstanbul University Press
Yayın Tarihi10.04.1981
Kapak (PDF)
Tam Metin (PDF)

ABONE OL




PAYLAŞ




İstanbul Üniversitesi Yayınları, uluslararası yayıncılık standartları ve etiğine uygun olarak, yüksek kalitede bilimsel dergi ve kitapların yayınlanmasıyla giderek artan bilimsel bilginin yayılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. İstanbul Üniversitesi Yayınları açık erişimli, ticari olmayan, bilimsel yayıncılığı takip etmektedir.