Devletler arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar, her zaman, hukuki uyuşmazlıklar, yani, hukukun uygulamasına veya yorumlanmasına ilişkin uyuşmazlıklar, değildir. Bir uyuşmazlığa taraf olan devletlerin veya yalnız bir tanesinin, mevcut ve geçerli olan hukuku değiştirmek istemeleri nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar, siyasi uyuşmazlıklar olarak nitelendirilir. Milletlerarası hukuk, kapsamı henüz kesin olarak saptanmamış olan bir amme intizamı istisnası saklı olmak üzere, bu tür bir uyuşmazlığın mevcut ve geçerli olan hukukun öngördüğü düzenden sapan ve buna aykırı olan bir düzen kabul edilmek suretiyle çözümlenmesini, yasaklamaz. Böyle bir durumda aradığı tek şart, ilgili bütün tarafların bu yeni düzene rıza göstermeleri, bir başka deyişle, ilgili taraflar arasında bu yolda bir arılaşmanın bulunmasıdır. Hukukî status quo’nun değiştirilmesi ve hukukun yeni şartlara uydurulması için, ilgili tarafları bağlayıcı kararlar almak yetkisini haiz devletlerin üstünde bir milletlerarası teşkilât veya organ, henüz yoktur. Hukukun değiştirilmesi fonksiyonundaki bu bireysellik, siyasi uyuşmazlıkların, çok kez, çözümlenmesi güç olan ve bu nedenle de milletlerarası barış ve güvenliği etkileyen uyuşmazlıklar olarak ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Kıbrıs sorunu, milletlerarası bir nitelik kazandığı İkinci Dünya Savaşı ertesinden günümüze değin, her zaman, siyasi yönü ağır basan bir uyuşmazlık olmuştur. Gerçekten, bu sorunun İngiltere’nin bir iç sorunu olmaktan çıktığı 1954 yılında. Adanın hukuken İngiltere egemenliği altında bulunduğu hususunda herhangi bir kuşku yoktur. Mevcut ve geçerli olan hukukun öngördüğü bu düzen, Kıbrıs Hum toplumu ve bu toplumun sözcülüğünü yapmak işini üzerine alan Yunanistan tarafından “self - determination” prensibine dayanılarak tartışılmış; hukukî status quo’nun değiştirilmesi girişimleri karşısında Türkiye de, hukukî esaslar yanında bazı siyasî esasları ileri sürerek, bu uyuşmazlığa taraf olmuştur. Bu uyuşmazlıkta “ilgili taraf” oldukları kabul edilen İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs Rum ve Türk toplumlarının karşıt görüşlerini, iki toplumun eşitliği ve ortaklığı prensiplerine dayalı egemen, bağımsız ve ülkesi bütün bir devletin kurulması suretiyle uzlaştıran Zürich - Londra Anlaşmaları ve bu anlaşmalarda yer alan esaslar uyarınca hazırlanmış olan 1960 Lefkoşe Andlaşmaları, Kıbrıs sorununun milletlerarası bir uyuşmazlık niteliğini kazandığı 1954 yılından günümüze değin, ilgili taraflar arasında üzerinde anlaşmaya varılmış olan tek hukukî düzenlemedir. Bununla beraber, bu düzenin Kıbrıs Devleti’nin temel yapısına ilişkin olan esasları, 1963 yılından itibaren fiilen uygulamadan kalkmış; buna karşın, yeni bir anayasal düzen üzerinde de anlaşmaya varılamamıştır. |