Memlükler Dönemi İlim Geleneği – II
Memlük İli̇m Havzasında Bi̇r Muʿtezi̇le Eleşti̇ri̇si̇: Tûfî’ni̇n Hasan-ı Basrî’ni̇n Kader Ri̇salesi̇ne Reddi̇yesi̇
Şerife Nur ÇelikHadis, fıkıh, tabakat ve tarih yazıcılığı gibi ilimlerde öne çıkan Memlük ilim havzasında yetişen ve faaliyet gösteren Necmeddîn et-Tûfî’nin (ö. 716/1316) felsefe ve Râzî sonrası kelam düşüncesini eleştirdiği bilinmektedir. Tûfî’nin Râzî ve takipçilerinin yanı sıra kelami açıdan sıkça eleştirdiği bir diğer zümre Muʿtezile olmuştur. Hüsün kubuh, insan fiilleri, kazâ ve kader konularını genişçe ele aldığı eseri Der’ü’l-kavli’l-kabîh bi’t-tahsîn ve’t-takbîh’te Tûfî, öncelikle hüsün ve kubuh meselelerini ele almış, bu konuların usûlü’d-dîn ve usûl-i fıkıhta nazari olarak nasıl işlendiğini, ayrıca hem itikadi hem de amelî olarak füruya nasıl yansıdığını incelemiştir. Ancak eserin büyük kısmında insan fiilleri ve bununla irtibatlı olarak kader konusu yer almıştır. Müellif, insan fiillerini ele aldığı bölümde Râzî’nin el-Muhassal başta olmak üzere birçok eserinde ifade ettiği şekliyle cebr argümanını kabul etmiş ve bu argüman üzerinden Ebü’l-Hüseyn el-Basrî’den nakillerle Muʿtezile’yi eleştirmiştir. Bu minvalde gündeme gelen bir diğer konu, Muʿtezile’nin kader görüşünün en erken referanslarından biri olan Kader Risalesi’nin muhtevası ve bu risalenin müellifi kabul edilen Hasan-ı Basrî’nin tabakat eserlerinde Muʿtezile mezhebine nispet edilmesine dair iddialardır. Hasan-ı Basrî’nin mezhebî aidiyetine dair bu iddiayı reddeden Tûfî, Kader Risalesi’nin de ona ait olmasını mümkün görmemiştir. Erken dönem Muʿtezilîlerden birisinin yazdığı eseri, Hasan-ı Basrî’nin otoritesinden faydalanarak iʿtizâlî görüşlerin şöhret bulması için ona nispet etmiş olabileceğini söylemiştir. Yine de bu risaleyi erken dönem Muʿtezile’nin kader anlayışını temsil etmesi açısından kıymetli bulmuş ve risaleye uzun bir reddiye yazmıştır. Tûfî’nin bu reddiyesi Memlük ilim havzasında kazâ ve kader tartışmalarında öne çıkan meseleler ve bu meselelerin tartışmasında kullanılan kaynakları göstermesi, aynı zamanda dönemin entelektüel temayüllerini yansıtması açısından önemlidir. Modern dönemde yapılan çalışmalarda özellikle Tûfî’nin makâsıd görüşü öne çıkarılmış ve fıkhi görüşleri incelenmiştir. Bununla birlikte genelde Memlük dönemi kelam düşüncesi özelde ise Tûfî’nin kelami mirasına yönelik ilginin az olduğu söylenebilir. Bu çalışmada daha çok fıkıh alanındaki görüşleri ile öne çıkan Tûfî’nin Hasan-ı Basrî’nin zikri geçen risalesine yönelik değerlendirmeleri ele alınacaktır. Bu bağlamda Hasan-ı Basrî’nin risalesine yazılan en detaylı değerlendirmelerden biri ilk defa incelenerek Tûfî’nin kelam alanındaki çalışmalarına dikkat çekilecektir. Memlük kelam düşüncesi ve Tûfî hakkında yapılan çalışmaların az olması sebebiyle daha ziyade Der‘ü’l-kavli’l-kabîh ve Risâletü’l-kader merkeze alınarak konular ele alınacaktır.
A Criticism of the Muʿtazila in the Mamluk Scholarly Milieu: Al-tūfī’s Refutation of Al-ḥasan Al-baṣrī’s Letter on Predestination
Şerife Nur ÇelikNajm al-Dīn al-Ṭūfī (d. 716/1316) a prominent figure within the Mamluk scholarly milieu characterized by its prominence in the fields of hadīth, jurisprudence, tabaqāt and historiography, is renowned for his critical stance towards philosophy and post-Rāzī theology. Apart from his critical engagement with the theological perspectives of al-Rāzī and his adherents, al-Ṭūfī was notably inclined to offer theological critiques of the Muʿtazila. In his work, Dar’ al-qawl al-qabīh bi-l-tahsīn wa-l-taqbīh, in which he offers a comprehensive examination of human action, and predestination, al-Ṭūfī embarked on a preliminary analysis of the concepts of al-husn wa’l-qubh (good and evil). This analysis discusses how these concepts are treated theoretically within the domains of usul al-dīn and usul al fiqh, as well as how they are reflected in both the theological and practical aspects. However, the majority of the book is devoted to human actions and, in connection with this, the matter of predestination. In the chapter on human actions, al-Ṭūfī accepts the argument of jabr (compulsion) as expressed by al-Rāzī in many of his important works, especially al-Muhassal and criticizes the Muʿtazila with quotations from Abū al-Ḥusayn al-Baṣrī within the framework of the argument of compulsion. Another issue is the content of the Letter on Predestination, which is one of the earliest references to the Muʿtazili view of predestination and the claims regarding Ḥasan al-Baṣrī’s affiliation with the school of Muʿtazila in the tabaqāt literature. Al-Tūfī rejected this claim and stated that it is impossible that the Letter on Predestination belonged to him. He suggested one of the early Muʿtazilites may have attributed his work to Ḥasan al-Baṣrī in order to gain fame for his iʿtizālī views by taking advantage of al-Basrī’s authority. Nevertheless, he found this treatise valuable for representing the early Muʿtazili understanding of predestination and wrote a long refutation on it. In recent studies, al-Ṭūfī’s view of maqāṣid has been particularly emphasized and his jurisprudential views have been examined. However, it can be said that there is little interest in Mamluk theological thought in general and al-Ṭūfī’s theological heritage in particular. Al-Tūfī’s refutation is important in terms of showing the issues that came to the fore in the discussions of human actions and predestination in the Mamluk scholarly milieu. In this study, al-Ṭūfī’s evaluations of al-Ḥasan al-Baṣrī’s aforementioned treatise will be discussed. In this context, one of the most detailed evaluations of al-Ḥasan al-Baṣrī’s treatise will be analyzed for the first time and attention will be drawn to al-Ṭūfī’s works in the field of theology. Due to the scarcity of studies on the Mamluk theological thought and al-Ṭūfī’s theological heritage, Derʾu’l-kawl al-kabīh and Risālat al-qadar will be discussed.