Nâmık Kemal'in Mektubları

DOI :10.26650/AB/AA14.2023.193   
YazarÖmer Faruk Akün

Edebiyat ve fikir adamlarının husûsi mektubları onların hayatlarını, mahremiyetlerini, etrafları ile olan temaslarım, başka çeşit yazılardan daha samimi ve daha müşahhas bir şekilde aksettirmeleri bakımından edebiyat tarihinin en kıymetli ve orijinal vesikaları arasında yer alırlar. Hâtırat kitapları yanında bunlar, bir edebiyatçının eserlerini ve şahsiyetini çeşitli yönlerden aydınlatacak ifşalar, çevresi ile bilinmeyen münasebetlerine dair işaretler ve başka kaynaklarda bulunması güç, hattâ bazan imkânsız bilgiler taşırlar. Günü gününe tutulmuş olanlar bir tarafa bırakılırsa, aradan bir zaman geçtikten sonra yazılmış <hâtırat> eserlerine nispetle, mektuplar muharririn bir ruh hâlini, herhangi bir hâdise karşısındaki reaksiyonunu, çeşitli intibâ ve düşüncelerini, yaşanıldığı anda ifâde edilmiş olmaları, araya büyük bir zaman mesafesi girmemiş bulunması bakımından daha sadâkatle aksettirirler. Daha sonra kaleme alınmış hâtıra yazılarında unutulmuş, yâhud bilerek atlanmış, yâhud da retüşe tâbi tutulmuş noktalan, bunlarda kendi aktüel zamanları içindeki saf görünüşleri ile bulmak mümkündür. Ayrıca, her edebiyatçının bir hâtırat bırakmamış olduğu da düşünülürse, şahsi mektubların ehemmiyeti bir kat daha iyi anlaşılır.
Türk edebiyatı tarihi, edebiyatçılarının şahsi mektuplarına sahip olmak bakımından, büyük batı edebiyatları derecesinde talihli değildir. Nevin gerek eski devirdeki şartları, gerekse edebiyatçılarımız arasında batı edebiyatlarındaki kadar yaygınlık bulamaması, edebiyat tarihimizi bilhassa XIX. asırdan evvelki devrelerini husûsî mektup dediğimiz bu vesikalardan çok mahrum bırakmıştır.
Garb edebiyatında, daha antik devirlerde teşekkül edip Cicero. Senaca gibi üstâdlar yetiştiren bu edebi nevi Ortaçağ ve Renaissance'ı takiben XVI. asırda kayda değer mümessiller verdikten sonra, bilhassa XVII. asırda Fransa’da muntazam posta teşkilâtının kurulmasıyla süratle yaygınlaşarak XVIII. asırda büyük bir inkişaf göstermiş. XIX. asırda ise tekâmülünün zirvesine varmıştır. Bizde Mahmud II devrinde yazı yolu ile haberleşmeyi Garb tarzında bir sisteme bağlayan ilk posta teşkilâtının kuruluşuna kadar, mektupla muhâbere şart ve vâsıtalarının elverişsizliğinin de tesirde bu nevi, edebî ve içtimâi hayatımızda gerektiği kadar bir yayılışa mazhar olamamış tır. Geçmiş asırlarda, ulaklar vasıtasıyla temin olunan muhâbere imkânları umumiyetle resmî makamlarla devlet ricaline inhisar etmiştir. Bunun dışında kalanlar ise mektuplarını, yollamak istedikleri yere gidecek bir yolcu olduğu takdirde göndermek imkânını bulabiliyordu. Bu sûrede ancak yolcular, veya husûsi <sâî> 1er vâsıtasile elde edilebilen mektuplaşma şartlarının güç, aynı zamanda emniyetten uzak bulunuşu kadar tesâdüfîliği bizde içümâî münâsebetlerde mektup nevinin gerektiği derecede yer tutamayışına kuvvede âmil olmuştur. Muhâbere işlerini, tesadüfi imkânlar yerine, mazbut bir teşkilât ve nizâma bağlayan bir pusta sisteminin gelişmesi sayesinde, uzak yerlerde bulunanlarla mektuplaşma imkânları Abdülmecid devrinde artmağa başlamış, Abdülazız'in saltanatının ilk yıllarında mektubu bir nevi devlet mükellefiyet ve taahhüdü altına alan pul usûlünün gerçek mânâsile tatbikine başlanmasıyla de asıl seviyesini bulabilmiştir. Bununla berâber daha evvelki devirlerde, edebiyatımızın isim yapmış münşileri dışında edebiyatta herhangi bir şöhret ve mevkii olmayan alelade şahısların da kendi mektuplarını topladıkları münşeat mecmualarının meydanda bulunuşu, geçmiş asırlarda bu nevin sanıldığı kadar büsbütün ihmal edilmemiş olduğunu gösterir.
Uzak diyarlarda bulunan dostlar ile haberleşmeyi güçleştiren maddî âmillere rağmen eski edebiyatımızda, bâzen nazım sahasını bile içine alan, yine de pek azımsanamayacak örnekler vermiş olan mektup nev ini mahkûm eden asıl şey, bu nevin, diğer yazı çeşitlerinden asıl farkını ve kendisinin de esasını teşkil eden samimiyet ve tabiilik vasfının, muhteva ve fikirden evvel tekellüf ve söz hünerlerini ön plânda esas alan bir nesir anlayışına fedâ edilmesidir. Eski edebiyatçılarımız hâdiseleri, duygu ve fikirlerini nevin gerektirdiği şekilde serbest ve tabiî bir tarzda ifâde etmek yerme, herşeyden önce münşîyâne nesirde kudret ve hünerlerini ortaya koymak gayesine değer vermişlerdir.
Garbın edebiyat nazariyeleri kitablarında, uzakta bulunan bir kimse ile yazı yolu ile olan bir sohbet diye tarif edilen, ifâdesinin bir konuşma kadar tabiî ve sâde olması gerektiği belirtilen, bunun için konuşur gibi yazılması istenen mektup tarzı eski edebiyatçılarımız elinde muhtevâyı bir tarafa bırakıp lâfız hünerlerine değer vermek yüzünden bu ana vasfını bulamamış, bilâkis ondan uzaklaşmıştır. Bu sebeble eski edebiyatımızda," yazanın husûsi hayâtını, duygularını, çeşitli hâdiseler karşısındaki intıbâ ve müşâhedelerini samimi bir şekilde aksettiren bir mektup ananesi teşekkül edememiştir.
Geçmiş asırlar edebiyatçılarımızın nıektuplarının esas örgüsünü teşkil eden münşiyâne unsurları deyip öze irca elliğimizde, bütünü ile hacmim lâfız hünerlerinin doldurduğu bu mektuplardan muhteviyat nâmına geriye fazla bir şey kalmadığı görülür. Esasen, çoğu makam sahibi şahsiyetlere hitab eden tezkere, arz ı hal ve istida, teşekkürnâme kabilinden resmi mâhiyette yazı ve mektuplardan meydana gelmesi ve samimî dostlara, aile içindeki kimselere yazılmış olanların ise ekalliyette bulunması bakımından, bunları toplayan münşeat mecmualarında asıl mânâsile şahsi mektuplar derecesinde husûsi hayatı, hâdiseler önünde şahsi intibaları aksettiren bir muhteviyat zenginliği ve çeşitliliği aramamak lâzımdır. Ayrıca şunu da gözden kaçırmamalıdır ki, münşilerin münşeât mecmualarındaki mektupların hepsi doğrudan doğruya kendilerine âid olmayıp, büzen bunların mühimce bir kısmı, dâiresine mensup oldukları rical nâmına kaleme alınmış yazılardan ibarettir'.

KonularLiterature

BİLGİ


E-ISBN978-605-07-1330-5
YayıncıIstanbul University Press
Yayın Tarihi15.06.1972
Kapak (PDF)
Tam Metin (PDF)

ABONE OL




PAYLAŞ




İstanbul Üniversitesi Yayınları, uluslararası yayıncılık standartları ve etiğine uygun olarak, yüksek kalitede bilimsel dergi ve kitapların yayınlanmasıyla giderek artan bilimsel bilginin yayılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. İstanbul Üniversitesi Yayınları açık erişimli, ticari olmayan, bilimsel yayıncılığı takip etmektedir.