Mehmet Akif and National Anthem on the 100th Anniversary of Its Adoption
Mehmed Âkif and Coffee Culture
Beşir AyvazoğluCoffeehouses represent a form of organization that takes place spontaneously outside the control of the central authority. Coffeehouses, which were opened for various reasons, while providing socialization, also provided the opportunity for communication and solidarity to many social groups and professions. Along with those that became literary gathering spots, there were coffeehouses where musicians, folk poets, meddahs and Karagöz artists practiced their arts. However, from the beginning, there have been those who strongly oppose coffee and coffeehouses. As a moralist, the poet Mehmed Âkif considered the neglected, shabby, and depressing neighborhood coffeehouses, where various games were played, to be nests of lazi-ness. Although the poem “Neighborhood Coffeehouses” reflects Âkif’s view, it also shows that he knows the neighborhood coffees and coffee culture very well from his descriptions in the same poem. In addition, he was not against teahouses and coffeehouses, which had the characteristics of clubs and had intellectuals as their regulars, as understood from the fact that he frequented at a teahouse in Şehzadebaşı, also at Arif's Kıraathanesi in Divanyolu and Çiçekçi Kahvesi in Üsküdar from time to time. As a matter of fact, he was very impressed by the cleanliness and decent atmosphere of a coffeehouse to which he was taken by a friend in Berlin. Subsequently, he explained what kind of coffeehouses he would like by comparing this coffeehouse with ours in his “Memories of Berlin”.
Mehmed Âkif ve Kahve Kültürü
Beşir AyvazoğluKahvehaneler, otoritenin denetimi dışında kendiliğinden gerçekleşen bir örgütlenme biçimini ifade etmektedir. Çeşitli amaçlarla açılan kahvehaneler hem toplumda sosyalleşmeyi sağlıyor hem de çeşitli sosyal gruplara ve mesleklere kendi içlerinde haberleşme ve dayanışma imkânı veriyordu. Edebi birer mahfile dönüşenlerin yanında, musikişinasların, halk şairlerinin, meddah ve Karagözcülerin sanatlarını icra ettikleri kahvehaneler de vardı. Ancak başından beri kahveye ve kahvehanelere şiddetle muhalefet edenler olmuştur. Şair Mehmed Âkif de bir ahlâkçı olarak sadece çeşitli oyunların oynandığı, bakımsız, salaş, iç karartıcı mahalle kahvelerini tembellik yuvaları olarak görüyordu. “Mahalle Kahvesi” manzumesi Âkif’in bu görüşünü yansıtırsa da aynı manzumedeki tasvirlerinden onun mahalle kahvelerini ve kahve kültürünü çok iyi bildiğini de göstermektedir. Ayrıca aydınların devam ettiği, birer kulüp niteliği taşıyan çayhane ve kahvehanelere karşı olmadığı, Şehzadebaşı’nda bir çayhanenin müdavimi, ayrıca Divanyolu’nda Arif’in Kıraathanesi’ne, Üsküdar’da da Çiçekçi Kahvesi’ne zaman zaman uğruyor olmasından anlaşılıyor. Nitekim Berlin’de bir arkadaşı tarafından götürüldüğü bir kahvehanenin temizliğinden ve nezih atmosferinden çok etkilenecek, “Berlin Hatıraları”nda bu kahvehaneyi bizimkilerle karşılaştırarak nasıl kahvehaneler istediğini anlatmaya çalışacaktır.