Tradition of Knowledge in the Mamluk Period – II
Impression, Inspiration and Passing Beyond: The Impact of Mamluk Knowledge Accumulation on the Indian Subcontinent
Selim DemirciIn terms of the history of hadith, the Mamluk period stands in a special place due to the prominent features who lived during this period. In this period corresponding to the 7-9th/13-15thcenturies, the works created by reviewing the scholarly activities of the past became a source of reference. Many works that became classics in the field of hadith, including Nuhbat al-fiker, Alfiyya, Tahdhīb al-kamāl, Fath al-bārī and Umdat al-qārī, were written during the Mamluk period. The Mamluk scholars continued to shape the history of hadith with the works they left behind after the Mamluk state. Their activities in the field of hadith fostered scholarly activity in regions far away from Egypt and Damascus. Indian scholars carried the Mamluk scholarship, which they had come across in some way in the 7th/13thcentury, to their own lands through the Hijaz, which served as a kind of transmission after the 10th/16thcentury. The Mamluk works that became classics were not only the most prominent texts in Indian madrasas, but also works that can be considered as ikhtisar-talkhis-sharh-hashiyah-taʿlīk were made on them. Indian scholars also debated the content and competence of these works. In this sense, it is noteworthy that they state that the bab headings of Sahīh al-Bukhārī have not yet been commented on properly. Accordingly, Mamluk scholarship in the region was both utilized and famous scholarly works were subjected to scrutiny in certain respects. This study will focus on the Indian Muslims’ engagement with the Mamluk scholarship as a source of inspiration and, in some respects, as an area they sought to transcend.
Etki̇lenme-esi̇nlenme Ve Ötesi̇ne Geçme: Memlük Bi̇ri̇ki̇mi̇ni̇n Hi̇nt Alt Kıtasına Etki̇si̇
Selim DemirciHadis tarihi açısından Memlükler dönemi, öne çıkan pek çok özelliği sebebiyle ayrı bir yerde durmaktadır. Zira 7-9./13-15. asırlar arası döneme tekabül eden bu tarihî devrede, geçmişte yapılan ilmî faaliyetlerin gözden geçirilmesiyle oluşan eserler başvuru kaynağı hâline gelmiştir. Başta Nuhbetü’l-fiker, Elfiyye, Tehzîbü’l-Kemâl, Fethu’l-bârî ve Umdetü’l-kârî olmak üzere hadis sahasında klasikleşen pek çok eser bu tarihlerde kaleme alınmıştır. Memlükler tarih sahnesinden çekildikten sonra da geride bıraktıkları eserlerle hadis tarihini şekillendirmeye devam etmiştir. Ancak onların hadis ilmine yönelik faaliyetleri Mısır ve Dımaşk’ın oldukça uzağında bir bölgede ilmî hareketliliği beslemiştir. Hindistanlı âlimler 7./13. asır itibarıyla bir şekilde etkileşim içinde olduğu Memlük birikimini, 10./16. asır sonrası bir nevi intikal noktası vazifesi gören Hicaz üzerinden kendi topraklarına taşımışlardır. Klasikleşen Memlük eserleri, Hindistan medreselerinde öne çıkan metinler olarak kalmamış, bunlar üzerine ihtisar telhis-şerh-haşiye-taʿlîk olarak kabul edilebilecek çalışmalar da yapılmıştır. Hindistan uleması ayrıca bu eserlerin içerik ve yetkinliğini de tartışmıştır. Bu anlamda Sahîhu’l-Buhârî’nin bab başlıklarının hakkı verilerek şerh edilmediğini söylemeleri kayda değerdir. Buna göre bölgede Memlük birikiminden hem istifade edilmiş hem de meşhur ilmî eserler belirli açılardan tetkike tabi tutulmuştur. Bu çalışma Hindistanlı Müslümanların esin kaynağı ve bazı açılardan da aşmaya çalıştıkları bir alan olarak Memlük birikimi ile irtibatlarına yoğunlaşacaktır.