The Idea of Republic and Philosophy
Dynamic Republic, Deliberative Democracy, Active Citizenship
Kurtul GülençThis article attempts to answer the question of what kind of political structure the relationship between republic and democracy entails. Attempts to establish a relationship between the two concepts tend to focus on popular sovereignty. However, when we focus on the relationship between republic and democracy, it is possible to claim that we need to problematize republicanism on a broader plane that includes deliberative democracy and active citizenship. In this way, we can arrive at a new republican perspective that oscillates around the political autonomy of citizens who act in a continuous and intersubjective network of communication with each other. The conception of the republic offered by this perspective emerges as an endless and constantly changing and transforming project. The concept of the dynamic republic points to a politics that, on the one hand, stands against the understanding of the isolated individual inherent in liberalism and, on the other hand, does not get caught in the grip of the communitarian understanding, which is limited and carries within itself the risk of losing its dynamism. This article focuses on two contemporary thinkers, Jürgen Habermas and Hannah Arendt, who both try to reveal the procedural conditions of the decisions necessary for the establishment of a common life and the construction of the future, and draw attention to the importance of collective politics. It aims to elaborate the political structure required by the relationship between republic and democracy through the determinations of both thinkers that shape contemporary political thought. The main claim of this study is that blending a dynamic republic with a deliberative democracy in order to create a pluralistic, participatory and free democratic politics is a political responsibility today.
Dinamik Cumhuriyet, Tartışmacı Demokrasi, Etkin Yurttaşlık
Kurtul GülençBu yazıda cumhuriyet ile demokrasi arasındaki ilişkinin ne tür bir politik yapıyı gerektirdiği sorusu cevaplanmaya çalışılmaktadır. İki kavram arasında ilişki kurmaya yönelen girişimler meseleyi çoğunlukla halk egemenliği üzerinden ele alma eğilimindedir. Ancak cumhuriyet ile demokrasi arasında kurulacak bir ilişkiye odaklandığımızda, cumhuriyetçiliği tartışmacı demokrasi ile etkin yurttaşlığı da kapsayan daha geniş bir düzlemde sorunsallaştırmamız gerektiğini söylemek mümkündür. Böylece birbiriyle sürekli ve öznelerarası bir iletişim ağı içerisinde eyleyen yurttaşların politik otonomileri etrafında salınan yeni bir cumhuriyetçi perspektife ulaşabiliriz. Bu perspektifin sunduğu cumhuriyet kavrayışı, bitimsiz ve sürekli değişip dönüşen bir proje olarak belirir. Dinamik cumhuriyet kavrayışı, bir yandan liberalizme içkin yalıtılmış birey anlayışının karşısında dururken diğer yandan da sınırlı ve dinamizmini yitirme riskini kendi içerisinde barındıran komüniteryen anlayışın kıskacına takılmayan bir politikaya işaret eder. Ortak bir yaşamın tesis edilmesi ve geleceğin inşası için gerekli olan kararların hem prosedürel koşullarını açığa çıkarmaya çalışan hem de kolektif politikanın önemine dikkat çeken bu yazı özellikle iki çağdaş düşünür olan Jürgen Habermas ile Hannah Arendt’i odağına alır. Her iki düşünürün çağdaş politika düşüncesine yön veren tespitleri dolayımında cumhuriyet ile demokrasi arasındaki ilişkinin gerektirdiği politik yapıyı detaylandırmayı amaçlar. Bu amaç ekseninde ilerleyen çalışmanın temel iddiası ise çoğulcu, katılımcı ve özgür bir demokratik politika oluşturabilmek için devinen bir cumhuriyeti müzakereci bir demokrasiyle harmanlamanın, günümüzde politik bir sorumluluğa işaret ettiğidir.