Turkish Foreign Policy During Ataturk’s Era 1920-1938: Caucasia, Balkans, Middle East From Political, Economic, Social and Cultural Aspects
Economic and Cultural Relations Between Turkey and Iran During Mustafa Kemal Ataturk’s Era
Mübariz Ağalarlı, Araş İftihariThe first official treaty with the Republic of Turkey during the reign of Reza Shah was the Treaty of Friendship and Security (Vidadiyye ve Teminiyye) signed in Tehran on April 24, 1926. In addition, the Qur’an and sword gifts sent by Reza Shah to Atatürk with the proclamation of the Republic in 1923, the visit of Reza Shah to Turkey in 1934, and the Sadabad Pact signed in 1937 were of great importance in relations between Turkey and Iran. The Proclamation of the Republic of Turkey on October 29, 1923, caused great repercussions among intellectuals in Iran and the issue of making the same changes in Iran were raised. But the feature of the Turkish revolution, which distinguished politics and religion, caused suspicion among Iran’s conservative middle classes and was even perceived as “irreligion” of the state. Although Reza Shah was influenced by the reforms in Turkey and took these reforms as an example, and the two countries established friendly relations in this process, the realities of the countries and the attitudes of the rulers were decisive in this process. As the Turkish revolution followed a much more radical process, every step of the revolution in Iran encountered resistance and strong opposition. In Iran, both intellectuals and the public had difficulty adopting reforms, as the determinacy of government led to modernization steps being taken. The Turkish revolution, on the other hand, went through a process of research, discussion, and adoption.
Mustafa Kemal Atatürk Döneminde Türkiye ile İran Arasında Ekonomik ve Kültürel İlişkiler
Mübariz Ağalarlı, Araş İftihariRıza Şah döneminde Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan ilk resmi antlaşma, 24 Nisan 1926’da Tahran’da imzalanan Dostluk ve Güvenlik Antlaşması (Vidadiyye ve Teminiyye) olmuştur. Buna ek olarak, 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle Rıza Şah’ın Atatürk’e gönderdiği Kur’an ve kılıç hediyeleri, 1934’te Rıza Şah’ın Türkiye’yi ziyareti ve 1937’de imzalanan Sadabad Paktı, Türkiye-İran ilişkilerinde büyük önem taşımıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1923’te ilan edilmesi, İran’daki aydınlar arasında büyük yankı uyandırmış ve İran’da da benzer reformlar yapılması meselesini gündeme getirmiştir. Ancak, siyaset ve dini birbirinden ayıran Türk inkılabının özelliği, İran’ın muhafazakar orta sınıfları arasında şüphe uyandırmış ve hatta bu inkılaplar devletin “dinsizleşmesi” olarak yorumlanmıştır. Rıza Şah, Türkiye’deki reformlardan etkilenmiş ve bu reformları örnek almış ve iki ülke bu süreçte dostane ilişkiler kurmuş olsa da, ülkelerin kendi gerçekleri ve yöneticilerin tutumları inkılap sürecinde belirleyici olmuştur. Türk inkılabı çok daha radikal bir süreç izlediği halde, İran’daki her reform adımı bir direniş ve güçlü bir muhalefetle karşı karşıya kalmıştır. Bununla birlikte, İran’da yönetimin belirleyiciliği, oldu-bittilerle modernleşme adımlarının atılmasına neden olduğundan hem aydınlar hem de halk reformları benimserken güçlük yaşamıştır. Türk inkılâbı ise belli bir araştırma ve tartışma ve benimseme sürecinden geçmiştir.