Women in the Philosophies of the Enlightenment Philosophers: Schopenhauer, Kant and Rousseau
Zeynep BaktemurThe mostcharacteristic features of the Enlightenment or 18th century philosophy are an unshakable confidence nourished in the human mind and an unconditional belief in the future of human beings will be produced through science. Enlightenment philosophers have waged war against the irrational; they fight the concepts of superstition, inequality, bigotry, intolerance, censorship and emphasized freedom of thought.Although there have been many studies on the philosophers of the Enlightenment throughout history, no study has been found which brings together the different answers to the question of what is the place of women in the “enlightened” world.The aims of this study, which targets to fill this gap, are to demonstrate how much and how did the three important philosophers who breath the atmosphere of the Enlightenment Age, Jean-Jacques Rousseau, Immanuel Kant and Arthur Schopenhauer include women in the philosophical systems they developed in this century marked by criticism, justice, tolerance, freedom and equality and to examine their answers to the question“what isthe position of women compared to men and their place insociety”in the atmosphere of the Enlightenment Age and their philosophical systems, thus to reveal that Enlightenment is actually the “enlightenment of men”.
Aydınlanma Çağı Filozoflarına Göre Kadın: Schopenhauer, Kant ve Rousseau Örneği
Zeynep BaktemurAydınlanma ya da 18. yüzyıl felsefesinin en karakteristik özellikleri, insan aklına beslenen sarsılmaz bir güven ile insanın geleceğinin bilim yoluyla inşa edileceğine dair koşulsuz bir inançtır. Aydınlanma filozofları irrasyonel olana karşı savaş açmışlar; batıl inanç, eşitsizlik, bağnazlık, hoşgörüsüzlük, sansür kavramlarıyla mücadele edip düşünce özgürlüğünü öne çıkarmışlardır. Tarih boyunca Aydınlanma Çağı filozofları üzerine birçok çalışma yapılmış olmakla birlikte onların, kadının “aydınlanan” dünyadaki yerinin ne olduğu sorusuna verdikleri farklı cevapları bir araya getiren herhangi bir çalışmaya rastlanmamaktadır. Söz konusu boşluğu doldurmayı hedefleyen bu çalışmanın amacı, Aydınlanma Çağı atmosferini soluyan üç önemli filozof olan Jean-Jacques Rousseau, Immanuel Kant ve Arthur Schopenhauer’ın; eleştiri, adalet, hoşgörü, özgürlük ve eşitlik gibi kavramların damgasını vurduğu bu dönemde geliştirdikleri felsefi sistemlerine kadını ne kadar ve nasıl dahil ettiklerini göstermek, yüzyıllardır tartışılan “kadının erkeğe göre konumu ile toplumdaki yerinin ne olduğu” sorusuna verdikleri cevapları hem Aydınlanma Çağı’nın atmosferi hem de kendi felsefi sistemleri içinde irdelemek, böylece Aydınlanma’nın aslında “erkeklerin aydınlanması” olduğunu ortaya koymaktır.