Dijital Mahremiyetin Boyutları: Dijital Alanda Araştırmalar ve Tartışmalar
Toplumsal Gözetim ve Denetim Mekanizmalarının Dönüşümü: Post-Panoptik Çağda Unutulmak Bir Hak Mıdır?
Alper Önenİnternet tabanlı teknolojilerle birlikte yeni iletişim kültürünün getirdiği yeni toplumsal düzende bilgi, her an her yerde ulaşılabilir yapısıyla demokrasi, refah, eşitlik, özgürlük vb. meta söylemlerin taşıyıcısı olarak görülmüştür. Lakin bu durum zaman içerisinde toplumu oluşturan bireylere dair enformasyonun öz seçimle kayıt altına alındığı, tüm iletişimsel ve davranışsal faaliyetlerin izlendiği, kamusal/ özel alanın saydamlaşarak mahremiyet/ özgürlük kavramlarının yeniden tanımlandığı ve buna uygun teknoloji temelli yeni iktidar yapılarının ortaya çıktığı günümüz post- panoptik gözetim pratiğine evirilmiştir. Görünürlüğün; varoluşun ve toplumda yer edinmenin temel dinamiği olarak benimsendiği post- panoptik çağda gözetim faaliyetleri etki ve çeşitliliklerini arttırmış mahremiyet, güvenlik, kişisel veri gibi direkt şahıslara mahsus enformasyonları siber uzayda kolayca ulaşılabilir hale getirerek özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında unutulma hakkı konusunu gündeme taşımıştır. Özellikle Avrupa Birliği Adalet Divanının bu konuda aldığı kararlar da temel insan hakkı olarak tanımlanan ve devamında hemen her ülkede farklı yasal düzenlemelerle hukuki bir zemine oturtulan unutulma hakkını belli avantajları yanında birtakım dezavantajları bağlamında önemli bir tartışma konusu haline getirmiştir. Keza gözetim faaliyetlerinin otoriter eğilimlerle kontrol ve denetim işlerliğine dönüştüğü coğrafyalarda unutulma hakkı; bilgi edinme hakkı, haber alma/ yayma hakkı gibi ifade ve iletişim özgürlüklerini kapsayan taleplere ve toplumsal hafızayı zayıflatmaya yönelik regulatif eylemlere dönüşebilme riskini taşımaktadır. Çalışma bu bağlamda kişisel veri ve özel hayatın gizliliği kapsamında bir hak olarak ifade edilen unutulma hakkının günümüz elektronik gözetim toplumunda sınırlılıklarını aşarak ifade ve iletişim özgürlüğü karşısında bir tehdit unsuru oluşturabileceği durumunu eleştirel literatür üzerinden analiz etmeyi amaçlamaktadır.
Transformation of Social Surveillance and Control Mechanisms: Is It a Right to Be Forgotten in the Post-Panoptic Era?
Alper ÖnenIn the new social order brought about by the new communication culture together with internet-based technologies, information can be accessed anytime, anywhere, with the structure of democracy, welfare, equality, freedom, etc. seen as the carrier of meta discourses. However, this situation has led to today’s post-panoptic surveillance practice, in which information about the individuals constituting the society is recorded by self-selection, all communicative and behavioral activities are monitored, the concepts of privacy/freedom are redefined by making the public/ private sphere transparent, and new technology-based power structures evolved. Your visibility; In the post-panoptic era, in which it has been adopted as the basic dynamic of existence and taking a place in society, surveillance activities have increased their impact and diversity, and by making individual information such as privacy, security and personal data easily accessible in the cyber space, the issue of the right to be forgotten within the scope of the right to privacy and protection of personal data has been brought to the agenda. In particular, the decisions taken by the Court of Justice of the European Union on this subject have made the right to be forgotten, which is defined as a basic human right and subsequently placed on a legal basis with different legal regulations in almost every country, in the context of certain advantages as well as some disadvantages. Likewise, the right to be forgotten in geographies where surveillance activities have turned into control and audit operability with authoritarian tendencies; It carries the risk of turning into demands covering freedom of expression and communication such as the right to information, the right to receive/disseminate information, and regulatory actions aimed at weakening the collective memory. In this context, the study aims to analyze the situation in which the right to be forgotten, which is expressed as a right within the scope of personal data and privacy, can overcome its limitations in today’s electronic surveillance society and pose a threat to freedom of expression and communication through critical literature.