Sayın konuklar, değerli meslektaşlar, bayanlar ve baylar; “Birinci Avusturya/Türk Hukuk Haftası”nın açılışında söz almak, benim için onur verici bir görev teşkil etmektedir. Bilindiği gibi, Atatürk Devrimlerinin en önemli hedeflerinden biri “Türk hukukunun çağdaşlaştırılması”ydı. İsviçre Medenî Kanunu ile Borçlar Kanunu’nun tümü ile benimsenmesi bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik bulunuyordu. Böylece İsviçre hukukunun “tüm olarak benimsenmesi” ile Türk özel hukuku tarihsel hukuk çevresi olan “İslâm Hukuku”nu terk etmiş ve Kara Avrupası hukukları çevresine dahil olmuştur. Yabancı hukukun böylesine radikal bir biçimde, tüm olarak benimsenmesi (globale Rezeption, global reception) ile de, Türk hukuku yeni boyutlar kazanmıştır. Bu gibi “toptan benimsemeler” de, yabancı hukuku benimseyen ülkede, çeşitli hukuk kurumlan ve kavramlarının, farklı sosyo/ekonomik ilişkilerden oluşan değişik bir “hukuk iklimi”nde gelişmesi söz konusudur. Bu bakımdan, yabancı hukuku benimseyen ülke bakımından, “benimsenmiş hukuk”un uygulanışını ve gelişimini sürekli olarak izlemek; “ana hukuk” veya “model hukuk” ile “yavru hukuk” arasındaki ilişkileri, dikkat ve sabırla gözlemlemek gerekmektedir. Türk deneyimi, bu gerçeği ortaya koyan ilginç bir örnek sayılabilir. İşte bu nedenledir ki, Türk hukuk öğretisi, ulusal hukukumuzun geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi için, yabancı hukukların ve özellikle İsviçre hukukunun çeşitli alanlarındaki uygulama ve oluşumları özenle izlemektedir. Yabancı hukuku benimseyen ülkeler bakımından, çeşitli aralıklarla düzenlenen “hukuk haftaları’nın ya da “toplantılar”ın, özellikle “benimseyen ülke” bakımından önemli ölçüde yararlar sağladığı söylenebilir. Örneğin, uzunca bir süreden beri, her dört yılda bir düzenlenmekte olan “İsviçre/Türk Hukuk Haftaları’nın, özellikle, aşağıdaki yararları sağladığı görülmektedir. İlk olarak, bu haftalarda irdelenen “güncel hukuk sorunları”na ilişkin tartışmalar, kanun maddelerinin aynı olmasına karşın, her iki ülkedeki uygulamanın farklılığını ortaya koymakta ve bir “toptan benimseme” olayında, “benimseme”nin beraberinde getirdiği çetin hukuk sorunlarının, yabancı hukuku benimseyen ülkede nasıl üstesinden gelinebildiğim göstermektedir. İsviçre/Türk Hukuk Haftalarının sağladığı ikinci bir yarar da şudur; Bilindiği gibi, İsviçre, bir süreden beri, Medenî Kanun (ZGB) ve Borçlar Kanunu (OR) başta olmak üzere, hukuk düzenini aşama aşama ve özenle yenilemektedir. İsviçre’deki “yenileme hareketi”nin, Türkiye’de “özel hukukun yenilenmesi”ne ilişkin çalışmalar üzerinden önemli yararlar sağlayabileceği belirtilmelidir. Nihayet, İsviçre/Türk Hukuk Haftalarının başka bir yararı da, İsviçreli ve Hukuk hukukçuları bir araya getirmesi ve meslekdaş-lar arası bilgi ve deneyim alışverişini sağlamasıdır. Bugün, Avusturyalı ıneslektaşlarımla birlikte, uzun çalışmalar sonucunda gerçekleştirebildiğimiz “Birinci Avusturya/Türk Hukuk Haftası”nın da, çok yararlı bir “başlangıç” olduğuna inanıyorum. İleride, her üç ya da dört yılda bir, Avusturya’da ve Türkiye’de yinelemeyi tasarladığımız, “Avusturya/Türk Hukuk Haftaları’nın üç bakımdan önem taşıdığını belirtmek isterim. İlk olarak, Avusturya/Türk Hukuk Haftalarında ele alınacak güncel hukuk sorunlarına ilişkin tartışmaların, her iki ulusal hukukun da zenginleşmesine katkıda bulunacağı kanısındayım. Bugüne dek, “özel hukuk” alanında, özellikle Alman ve İsviçre hukuklarına ilişkin yoğun araştırmalar yapan hukukçuların, önümüzdeki yıllarda Avusturya hukukunu da derinlemesine inceleyeceklerini sanıyorum. Avusturya/Türk Hukuk Haftalarının diğer bir yararı da, bir süreden beri hukuk düzenini yenileyen ve özellikle ABGB’yi (Avusturya Medenî Kanunu) modernleştiren Avusturya deneyimlerini bizlere tanıtması olacaktır. Çeşitli alanlardaki “yenileme çabaları”nın, aynı hukuk çevresine dahil bulunan Türk hukuku bakımından da, “yenileme çalışmaları” için ilgi çekici bir örnek olacağı kanısındayım. Örneğin, “tüketicinin korunması” alanında önemli yenilikleri gerçekleştiren Avusturya çözümlerinin, Türkiye’de “tüketicinin korunması”na yönelik çalışmalara yer yer ışık tutacak nitelikte olduğunu belirtmek isterim. Son olarak, Avusturya/Türk Haftalarının, Avusturyalı ve Türk meslektaşları bir araya getireceğini, bilgi ve deneyim alışverişini sağlayacağını ve böylelikle uluslarımız arasındaki geleneksel ilişkilere yeni boyutlar kazandıracağını belirtmeliyim. “Birinci Avusturya/Türk Hukuk Haftası”nın genel konusu, en güncel konulardan biri olan “Tüketicinin Korunması”dır. Bu konu, Avusturya’lı ve Türk hukukçular tarafından sunulan yedi Almanca ve üç İngilizce tebliğ çerçevesinde irdelenecektir. Bunu izleyen Avusturya/Türk Hukuk Haftalarında da, güncel hukuk sorunlarını ele almayı ve böylece, ülkelerimizde, hukukun gelişimine katkıda bulunmayı düşünmekteyiz. |