OSMANLI ELİT DİLİNİ MANZUM SÖZLÜKLE ÖĞRETMEK: LÜĠAT-İ ẒUREFĀ VE YÜKSEK OSMANLICA İLE HALK TÜRKÇESİ AYRIMINA DAİR VERDİĞİ BİLGİLER
Fikret TuranLüġat-i Ẓurefā-yı Āsitāne-i ʿAliyye (İstanbul Aydınlarının Dili) isimli eser, Osmanlı aydınları tarafından kullanılan büyük ölçüde Arapça ve Farsça kelimelere dayalı Yüksek Osmanlıca denilen seçkinler dilini halka öğretmek amacıyla yazılmış manzum sözlüktür. 18. yüzyılda kaleme alındığı düşünülen, yazarı ve müstensihi gösterilmeyen bu eser, her biri 9 beyitten oluşan ve farklı aruz kalıbıyla yazılmış 61 gazel yapılı bölüm içinde Osmanlıcaya ait kelimeleri halk konuşma Türkçesindeki kelimelerle açıklar. Eser, halk konuşma Türkçesiyle aydın Osmanlıcası arasındaki kelime düzeyindeki farklılaşmayı ortaya koyarken dönemin halk konuşma Türkçesinde kullanılan ancak kaynaklara girmemiş kelimeler ile Türkçede meydana gelen fonetik ve fonolojik değişiklikleri gösteren özgün veriler ortaya koyar.
INSTRUCTING THE IDIOM OF OTTOMAN ELITE WITHIN A VERSIFIED DICTIONARY: LUGHAT-I ZUREFA AND DATA IT PROVIDES ON THE DIFFERENCES BETWEEN HIGH LITERARY OTTOMAN AND COMMON SPOKEN TURKISH
Fikret TuranLüġat-i Ẓurefā-yı Āsitāne-i ʿAliyye (Idiom of the Refined Men in Istanbul) is a versified dictionary aiming to teach the commoners the idiom of High Ottoman Turkish that included many numbers of Arabic and Persian special vocabularies, which was used by the educated class. Neither the name of the author nor the date of writing or copying is provided in the work, but its linguistic elements suggest that it was written in the eighteenth century. The work defines the vocabularies of High Ottoman Turkish by using common spoken words. It is presented in 61 parts, which are designed within the poetic ghazel genre, each including 9 couplets and a separate metric pattern. As the work demonstrates the lexical differences between everyday common Turkish and High Ottoman, it also presents unique linguistic data on the lexical items of popular common Turkish of the period that are not seen in historical sources otherwise on the one hand, and on the phonetic and phonological developments occurred in spoken Turkish on the other